Türk sinemasında senarist olarak iz bırakan Ayşe Şasa, yaşamı boyunca yazın dünyasında ve sinema sektöründe önemli eserler ortaya koymuş, aynı zamanda kişisel mücadelesiyle ilham kaynağı olmuş bir isimdir. Peki, Ayşe Şasa kimdir, nereli, kaç yaşında, ne iş yapıyor ve şizofreni ile nasıl başa çıktı? İşte onun ilginç hayat hikayesi…
Ayşe Şasa’nın Kökeni ve Ailesi
Ayşe Şasa, 1 Şubat 1941 yılında İstanbul Amerikan Hastanesi’nde dünyaya geldi. Çerkez bir anne ile bir tarafı Çerkez, diğer tarafı Güneydoğu Anadolu aşiretine mensup bir babanın kızı olarak dünyaya gelen Şasa, varlıklı bir ailede büyüdü. Ancak, çocukluk yılları zorluklarla doluydu. Ailesinin Batılılaşma eğilimleri nedeniyle dadılar ve mürebbiyelerle büyütülen Şasa, “çok yalnız ve bedbaht bir çocukluk” geçirdiğini sık sık dile getirmiştir.
Ayşe Şasa’nın hayatını en çok etkileyen kişilerden biri dedesi oldu. Dedesinin savaş hikayeleri ve karakteri, onun çocukluk hayal dünyasında izler bıraktı. Çocukluğundaki bu travmalar, ilerleyen yıllarda yaşayacağı psikolojik sorunların temelini oluşturdu.
Eğitim Hayatı ve İlk Yazın Denemeleri
Ayşe Şasa, eğitimine Aydın İlkokulu’nda başladı. Ancak okul yılları oldukça zordu. Arkadaşlarının alaycı tavırları ve öğretmenlerin kötü muamelesi, onun içine kapanmasına neden oldu. İlkokulun ardından, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji’ne (bugünkü Robert Koleji) giriş sınavında derece yaparak kabul edildi. Bu okuldan 1960 yılında mezun olan Şasa, burada geçirdiği yılları entelektüel bir arayış içerisinde geçirdi.
Küçük yaşlardan itibaren yazmaya ilgi duyan Şasa, lisedeyken “Çiftehavuzlar Postası” adında amatör bir dergi çıkardı. Bu dergide karikatürler, yazılar ve mizahi yorumlar yer alıyordu. İlk yazın deneyimleri, onun ileride başarılı bir senarist olacağının habercisiydi.
Robert Koleji’nden mezun olduktan sonra, kısa bir süre için Robert Koleji’nin İdari Bilimler Bölümü’nde eğitim aldı. Ancak bu eğitimi yarıda bırakarak sanat dünyasına yönelmeyi tercih etti.

Sinemaya İlk Adım ve Kemal Tahir’le Tanışma
Ayşe Şasa, henüz lisedeyken sinemaya ilgi duymaya başlamıştı. 1959 yılında yazdığı “Yaşadığımız Yıllar” adlı tiyatro oyunu, çevresinden büyük ilgi gördü. 1963 yılında ise senaristlik kariyerine ilk adımını attı ve Türk sinemasının ünlü yönetmeni Atıf Yılmaz’ın asistanı oldu.
Hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biri, yazar Kemal Tahir’le tanışması oldu. Kemal Tahir’in ona söylediği “Maskaralık yaptığın sürece seni alkışlarlar. Ciddi bir şey yaptığında kimse suratına bakmaz” sözü, Ayşe Şasa’nın hayatını şekillendiren bir rehber oldu. Tahir’le kurduğu güçlü dostluk, onun entelektüel gelişimine büyük katkı sağladı.
Yeşilçam’da Parlayan Bir Senarist
Ayşe Şasa, 1960’lı yıllardan itibaren Yeşilçam’da çalışmaya başladı. Türk sinemasının halktan kopuk olarak görüldüğü bir dönemde, sinema sektöründe yer almayı bir meydan okuma olarak görüyordu.
Şasa, yazdığı senaryolarla Türk sinemasında iz bırakan işlere imza attı. Özellikle toplumsal gerçekçiliği ve insani duyguları işlediği senaryolarıyla dikkat çekti. İşte onun kaleminden çıkan bazı unutulmaz eserler:
- Son Kuşlar (1965)
- Ah Güzel İstanbul (1966)
- Battal Gazi Destanı (1971)
- Utanç (1972)
- Gramofon Avrat (1987)
Bu eserler, onun sinema dünyasındaki başarısını ve halka yakın duruşunu göstermektedir.
Şizofreni ile Mücadelesi ve İslam’a Yönelişi
Ayşe Şasa’nın hayatındaki en zorlu dönemlerden biri, 1980’li yıllarda geçirdiği ağır psikolojik rahatsızlık oldu. Doktorlar, ona şizofreni teşhisi koydu. Bu süreçte, sinema sektöründen uzaklaşmak zorunda kaldı ve uzun bir inziva dönemi yaşadı.
Londra’da tedavi gördüğü sırada, Şerif Mardin’in hediye ettiği İbnü’l Arabi’nin “Fusüsu’l Hikem” adlı kitabını okuduktan sonra, hayatında köklü bir değişim yaşadı. Bu kitap, onun İslam’a ve tasavvufa yönelmesine vesile oldu. Şasa, bu dönüşümün kendisini ruhsal hastalıklardan kurtardığını ifade etmiştir.
Evlilikleri ve Özel Hayatı
Ayşe Şasa’nın hayatında üç evlilik yer aldı. İlk evliliğini Atilla Tokatlı ile yapan Şasa, daha sonra ünlü yönetmen Atıf Yılmaz’la evlendi. Üçüncü eşi olan senarist Bülent Oran, onun zor dönemlerinde en büyük destekçisi oldu.
Evlilikleri, onun özel hayatında önemli bir yer tuttu ve eserlerine de yansıdı. Özellikle tasavvufa yönelmesi, kişisel deneyimlerinin bir sonucu olarak görülmektedir.
Yazarlık Kariyeri ve Kitapları
Ayşe Şasa, sadece sinema dünyasında değil, yazın dünyasında da önemli eserler verdi. İşte onun kaleme aldığı bazı kitaplar:
- Yeşilçam Günlüğü (1993): Türk sinemasına dair eleştirel analizler içeren bu eser, onun sinemaya olan tutkusunu ve toplumsal duyarlılığını yansıtır.
- Delilik Ülkesinden Notlar: Ruhsal hastalıkları ve tasavvufi arayışını ele alan bir kitap.
- Bir Ruh Macerası: Otobiyografik özellikler taşıyan bu eser, onun hayata ve sanata bakışını ortaya koyar.
- Şebek Romanı: Toplum eleştirisi ve insan psikolojisi üzerine kurgulanmış bir roman.
Son Yılları ve Ölümü
Hayatının son yıllarını İstanbul’da geçiren Ayşe Şasa, evini bir okul gibi kullanarak gençlerle bir araya gelmeye devam etti. Ancak, 16 Haziran 2014 tarihinde zatürre nedeniyle hayatını kaybetti. Sahrayıcedid Mezarlığı’na defnedilen Şasa, ardında unutulmaz eserler ve derin bir entelektüel miras bıraktı.
Ayşe Şasa, Türk sinemasında sadece bir senarist değil, aynı zamanda bir düşünür, bir rehber ve bir arayışın sembolü olarak hatırlanmaktadır. Onun hikayesi, sanat ve hayatın iç içe geçtiği bir yaşamın en güzel örneklerinden biridir.