Marmara Bölgesi Deprem Riskiyle Karşı Karşıya
Kuzey Anadolu Fayı'nın birçok alt kolunu barındıran Marmara Bölgesi, büyük bir deprem riskiyle yaşıyor. İstanbul başta olmak üzere Marmara Denizi çevresindeki 7 il ve 50’den fazla ilçe, doğrudan bu fay hatlarının tehdidi altında. Son dönemde ise bilimsel haritalarda yer almayan, ancak bazı depremlerle varlığı gündeme gelen “gizli fay hatları” tartışma konusu oldu.
Bursa’da Yeni Fay Hattı Tespit Edildi
Bursa’da üç üniversitenin yaptığı ortak araştırma sonucu, 7.3 büyüklüğünde deprem üretebilecek yeni bir fay hattı tespit edildi. Bu gelişme, Marmara Bölgesi’ndeki bilinmeyen risklere yönelik endişeleri artırdı. Özellikle İstanbul’daki olası büyük depreme dair senaryolar, kamuoyunda yeniden tartışmaya açıldı.

Naci Görür: “Yok Öyle Bir Şey”
Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, söz konusu “gizli fay” iddialarını kesin bir dille reddetti. Marmara’nın jeolojik olarak çok iyi incelendiğini vurgulayan Görür, “Biz oraların haritalarını çıkardık, dünyaya yayınladık. Kuzey Anadolu Fayı büyük oranda biliniyor. Ufak tefek yeni faylar bulunsa da bunlar durumu değiştirmez. ‘Uyuyan fay’ gibi laflar bilime aykırı” açıklamasında bulundu.
Asıl Tehlike: Kumburgaz ve Adalar Fayı
Görür’e göre, kamuoyunun gözünü dikmesi gereken asıl tehlike, Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara’daki aktif kolları. Silivri açıklarından Yeşilköy açıklarına kadar uzanan Kumburgaz Fayı ile Adalar’ın güneyinden geçen Adalar Fayı, İstanbul için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bu fayların birlikte kırılması halinde 7.6 büyüklüğüne varabilecek depremler öngörülüyor.

Geçmişte Benzer Kırılmalar Yaşandı
Görür, 1766 yılında bu iki fayın üç ay arayla kırıldığını, 1509’da ise ikisinin birlikte hareket ettiğini hatırlattı. “Bu faylar birbirini tetikleyebilir. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinde gördüğümüz gibi, kısa zaman aralıklarıyla büyük sarsıntılar olabilir” dedi.
Sonuç: Bilimsel Veriler Dışında Söylentilere İtibar Edilmemeli
Prof. Dr. Naci Görür, halkın paniğe kapılmaması ancak bilimsel verilere kulak vermesi gerektiğini belirtti. “Gizli fay”, “uyuyan hat” gibi söylentilerin bilimsel dayanağı olmadığını vurgulayan Görür, riskin büyüklüğüne rağmen doğru bilginin peşinden gidilmesinin önemini vurguladı.