Nükleer Silahların Korkutuculuğu Azaldı
Nükleer silahlar uzun süre en güçlü caydırıcı olarak görüldü. Ancak son yıllardaki çatışmalar, özellikle Ukrayna ve Orta Doğu’daki örnekler, nükleer caydırıcılığın eskisi kadar etkili olmadığını gösteriyor. Özellikle nükleer silahı olmayan devletlerin, nükleer silahlı devletlere karşı cesaretle hareket etmeye başlaması dikkat çekiyor.
Caydırıcılık Sınırları Aşılabiliyor
Rusya gibi devasa nükleer cephaneliğe sahip ülkeler, Ukrayna tarafından doğrudan saldırılara maruz kalabiliyor. Benzer şekilde İran’ın, nükleer silahlı İsrail’e karşı saldırılar düzenlemesi, nükleer silahların herkesi tamamen koruyamadığını ortaya koyuyor.
Nükleer Silah Kullanımının Pratik Zorlukları
Nükleer silahlar büyük yıkım ve radyasyon riski taşır; bu da askeri hedeflerin ele geçirilmesini zorlaştırır. Ayrıca uluslararası toplumun tepkisi ve ekonomik-siyasi yaptırımlar, nükleer silah kullanımı önündeki büyük engellerdir.
Nükleer Olmayan Devletlerin Cesareti
Nükleer olmayan devletler, nükleer silahlı devletlerin kullanabileceği sınırlamalar ve riskler nedeniyle daha agresif davranabiliyor. Çünkü nükleer silahların gerçek bir varoluş tehdidi oluşturmadığı durumlarda, karşı tarafın karşılık verme ihtimali azalıyor.
Nükleer Güçler Arasında Temkinlilik
Nükleer silahlı devletler arasındaki ilişkilerde büyük bir temkinlilik hakimdir. Çünkü karşılıklı yıkım riski, doğrudan askeri çatışmaları engeller. Bu yüzden büyük güçler arası çatışmalar genellikle tehdit ve diplomasi sınırları içinde kalır.
Sonuç: Nükleer Caydırıcılık Tek Başına Yetmiyor
Nükleer silahlar, nükleer güçler arasındaki büyük çaplı savaşları önlese de, nükleer olmayan devletlerin sınırlı hedeflerine karşı tam caydırıcılık sağlayamıyor. Bu nedenle nükleer güçlerin geleneksel askeri yeteneklerini de geliştirmeleri gerekiyor.