aslen nereli?
Tansu Çiller, Milas doğumlu eski vali ve gazeteci Hüseyin Necati Çiller ile Selanik göçmeni Muazzez Çiller’in tek çocuğu olarak dünyaya geldi.
Kaç yaşında?
24 Mayıs 1946 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen Tansu Çiller 78 yaşındadır,
eğitim hayatı
İlkokula İstanbul’daki İsmet İnönü İlkokulu’nda başladı. Babasının valilik görevi nedeniyle Bilecik’e taşındı ve eğitimini burada sürdürdü. Daha sonra ailesiyle tekrar İstanbul’a döndü ve Namık Kemal İlkokulu’ndan mezun oldu.
Ortaöğretimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji'nde tamamladı. 1967’de Robert Kolej Yüksek Okulu (günümüzde Boğaziçi Üniversitesi) Ekonomi Bölümü'nden mezun oldu. 1963 yılında Özer Uçuran Çiller ile evlendi ve akademik kariyerine eşiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri'nde devam etti.
ABD’de New Hampshire Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptıktan sonra, Connecticut Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. Yale Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırmalar yürüttü. 1971-1973 yılları arasında Franklin & Marshall College’da, ardından Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptı. 1983’te profesörlük unvanını aldı ve ekonomi alanında çeşitli bilimsel yayınlar yaptı.
Kocası kimdir?
Ramiz Uçuran daha sonra şoförlüğü bıraktı ve Caddebostan'ın ilk ve 30 yıllık muhtarı oldu. Özer Uçuran, Mustafa İpekçi sayesinde Saint Joseph Fransız Lisesi'ne kaydoldu. Daha sonra sonra Robert Kolejde (Boğaziçi Üniversitesi) mühendislik ve yüksek mühendislik tahsilini yaptı.
Özer Uçuran Çiller 1 Haziran 2024 yılında (86) geçirdiği kalp krizi sonrasında vefat etti.

Siyasi hayatı
Tansu Çiller'in siyasete adım atması, 1990 yılında Doğru Yol Partisi’ne (DYP) katılmasıyla gerçekleşti. 1991 genel seçimlerinde İstanbul milletvekili olarak meclise girdi. DYP ile SHP’nin kurduğu koalisyon hükümetinde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak görevlendirildi. Bu görevde gösterdiği performans, onu kısa sürede partinin liderliği için güçlü bir aday haline getirdi.
1993 yılında Süleyman Demirel'in cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yapılan olağanüstü kongrede DYP Genel Başkanı seçilerek, Türkiye'nin ilk kadın başbakanı unvanını kazandı. Bu tarihi gelişme, Türk siyasetinde kadın temsili açısından bir dönüm noktasıydı.
Tansu Çiller, siyasetten ayrıldıktan sonra çeşitli ulusal ve uluslararası platformlarda danışmanlık görevleri yürüttü. 2012 yılında 28 Şubat soruşturmasında mağdur ve tanık sıfatıyla, 2014’te ise 'şikayetçi' sıfatıyla ifade verdi.
Başbakanlık Dönemi ve Kritik Gelişmeler
Tansu Çiller'in başbakanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte Türkiye, önemli iç ve dış gelişmelerle karşı karşıya kaldı. Göreve gelir gelmez Sivas Katliamı (2 Temmuz 1993) ve Başbağlar Katliamı (6 Temmuz 1993) gibi ağır travmalarla karşı karşıya kalan hükümet, iç güvenlik politikalarını sertleştirdi.
PKK terör örgütüne karşı başlatılan operasyonlar, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ile sıkı koordinasyon içinde yürütüldü. Bu mücadele, Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyon sürecine hız kazandırdı. Aynı zamanda PKK’nın ABD tarafından resmi olarak terör örgütü ilan edilmesine zemin hazırladı. Ancak bu süreçte Güneydoğu’da ciddi insan hakları ihlalleri gündeme geldi.
1994 yılında İsrail’e resmi ziyaret gerçekleştirerek bu ülkeye giden ilk Türk başbakanı oldu. Dış politikada ise BASK modeli gibi önerilerle Kürt meselesine alternatif çözüm yolları aradığı dönemler oldu; fakat uygulamada bu yaklaşımlar sürdürülemedi.
Susurluk Skandalı ve Siyasi Düşüş
3 Kasım 1996’da meydana gelen Susurluk kazası, devlet, mafya ve siyaset bağlantılarını gündeme taşıdı. Olay sonrası yaptığı “Bu millet uğruna kurşun atan da yiyen de şereflidir” açıklaması büyük tartışma yarattı. İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti. Bu olayın ardından kamuoyunda oluşan tepkiyle birlikte "Bir Dakika Karanlık" eylemleri başlatıldı.
1999 genel seçimlerinde DYP’nin oy oranı düşerek yüzde 12’ye geriledi. Çiller milletvekili seçilse de partisi ana muhalefet konumuna geriledi. 2002 seçimlerinde DYP yüzde 10 barajını aşamayarak Meclis dışında kaldı. Aynı yıl genel başkanlıktan ayrıldı ve aktif siyasete veda etti.

Tansu Çiller, sadece Türkiye’nin değil, dünya siyasetinin de önemli kadın figürlerinden biri olarak kabul edilir. Türkiye'de kadınların siyasi liderlikte de var olabileceğini kanıtlaması açısından tarihî bir rol oynamıştır.
"Can veririm ama çakıl taşı vermem."
“Başım dik, dimdik ayaktayım. Başım göğe değecek kadar dik. Eğer bir kara noktam olsaydı, böyle birine bu mücadeleyi yaptırırlar mıydı?”