30 Ağustos 1922’de kazanılan Başkomutanlık Meydan Muharebesi, yalnızca bir askeri zafer değil; Türk milletinin bağımsızlık uğruna verdiği destansı mücadelenin en çarpıcı simgelerinden biri olarak tarihe geçti. Bugün, bu eşsiz zaferin 103. yıl dönümünde, Büyük Taarruz’un arkasındaki iradeyi, fedakârlığı ve stratejik dehayı bir kez daha hatırlıyoruz.
Anadolu’nun İşgali ve Direnişin Doğuşu
Mondros Mütarekesi’nin ardından İtilaf Devletleri Anadolu’yu fiilen işgale başladı. 15 Mayıs 1919’da Yunan ordusunun İzmir’e çıkarılması, Türk milletinin bağımsızlık refleksini tetikledi. Kuvayımilliye hareketi doğdu, ardından Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının liderliğinde düzenli orduya geçilerek, Türk milletinin kaderi yeniden yazıldı.
Kocatepe’den Dumlupınar’a: Adım Adım Büyük Zafer
26 Ağustos 1922 sabahı Kocatepe'den başlatılan Büyük Taarruz, yalnızca askeri bir harekât değil, sabırla yürütülen bir hazırlığın ürünüydü. Şafakla birlikte topçu ateşi başladı, gün doğarken Mehmetçik hücuma geçti. Tınaztepe, Belentepe ve Kalecik Sivrisi düşmandan temizlendi.
Taarruzun üçüncü gününde, 30 Ağustos sabahı Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Altıntaş’taki Zafertepe Çalköy’de taarruz emrini verdi. Dumlupınar’da verilen emirle Türk ordusu, Yunan birliklerini kuşattı. General Trikopis ve beraberindeki komutanlar esir alınırken, Yunan ordusunun direnci tamamen kırıldı.
"Ordular, İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!"
1 Eylül 1922’de yayımlanan tarihi bildiride, Mustafa Kemal Paşa, Türk ordusunun kısa sürede düşmanı nasıl bozguna uğrattığını vurguladı. Zaferin ardından İzmir’e doğru yürüyen Türk ordusu, 9 Eylül’de kenti işgalden kurtardı. Böylece Anadolu’daki Yunan varlığı sona erdi, Milli Mücadele kesin bir zaferle taçlandı.
Zaferin Ardındaki Stratejik Zekâ: Arşivlerdeki Telgraf
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı tarafından korunan belgeler, Büyük Taarruz’un sadece sahadaki başarılarla değil, aynı zamanda stratejik planlama ve yazılı hafızayla da nasıl örüldüğünü gözler önüne seriyor.
Mustafa Kemal Paşa’nın 31 Ağustos 1922’de Başvekil Rauf Orbay’a çektiği telgraf, beş gün süren meydan muharebesinin tüm detaylarını içeriyor. Telgrafta, piyadelerin süngü hücumlarından süvarilerin kılıçlı taarruzlarına, keşif uçaklarının havadan gerçekleştirdiği operasyonlara kadar birçok ayrıntı, canlı ve edebi bir dille anlatılıyor. Paşa, bu bilgilerin henüz yayımlanmamasını istemiş; bu, savaşın seyrindeki hassasiyetin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Zaferin Gölgesinde Büyüyen Bir Cumhuriyet
26-30 Ağustos süreci, sadece bir savaşın değil, bir milletin kaderinin yazıldığı andır. Sakarya’dan Dumlupınar’a, düşmanı Anadolu’dan söküp atan bu mücadele, yeni bir devletin ve toplumsal bilincin temelini atmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazanılan bu zafer, yalnızca o günün değil, Cumhuriyetin tüm geleceğini şekillendirmiştir. 30 Ağustos, bu yönüyle yalnızca bir bayram değil; bağımsızlık, kararlılık ve özgürlük mirasının nesiller boyu hatırlanması gereken bir simgedir.
103 Yıl Sonra: Unutmadan, Unutturmadan
30 Ağustos 2025’te, aradan geçen bir asrı aşkın süreye rağmen, Türk milletinin hafızasında o günkü kararlılık ve direniş hâlâ canlı. Zaferin 103. yılında, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatan uğruna can veren tüm kahramanlar minnetle anılıyor.