İstanbul
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gündem Adalete herkesin ihtiyacı var ve hukuk herkesin ortak malıdır

Adalete herkesin ihtiyacı var ve hukuk herkesin ortak malıdır

Adaletsiz bedenler üşüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet şalı bu azgın soğuğa karşı çare olabilir.

SuperHaber yazarı İlhami Işık: Adaletsiz bedenler üşüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet şalı bu azgın soğuğa karşı çare olabilir. Ancak hukuk içimizi bir demli çay gibi ısıtabilir. Adalet her şeyden önce öteki insana duyduğumuz sorumluluk anlamına gelebilir.
"Seni bir boşluğa attım / Gövdeni başka gövdeler bilmeyecek artık / Boşluk sesi ol... / Hoşluk sesi ol... / Sonra dön üz beni..."
Birhan Keskin’in "Kim bağışlayacak beni" adlı kitabından okuduğum bu şiir her okuyuşta savurur beni, zihnim tuhaf bir karanlığın etkisinden uzun zaman kurtulamaz. "Gövdeni başka gövdeler bilmeyecek artık", dizesi içimi ürpertir. Şiir uzun ve şu dehşet verici duygularla yüzleştirir herkesi "gözlerimdeki ay ışığı / gözlerinin körlüğü içinde"
Birilerini bir boşluğa atarsak, belki boşluğun sesi kulağımıza ulaşabilir o da bir parça adalet ve vicdan duygusu kalmışsa bizde. Boşluğun sesi hiç kimse için hoşluğun sesi olamaz. Buna imkan yoktur. Düşünsenize, artık başka gövdeler bilmeyecek gövdemizi. Bundan daha büyük ceza olur mu? Bundan daha büyük bir insanlık kaybı     olabilir mi?
Eğer gövdemizi artık başka gövdeler bilmeyecekse, hiç kimsenin gözlerindeki ay ışığı bizim körlüğümüzün ışığı olamaz. Bu temalar ya da duygular şiirde çok güzel duruyor ve itiraf etmeliyim ki hem şiire çok yakışıyor, hem de son derece etkileyici.
Ama gerçek hayat başka. Reel hayat başka. Gerçek hayatta herkesin ötekinin gövdesini hissetmesine ihtiyacı var. Ötekinin gövdesini hissetmek yaşıyor olmanın en büyük kanıtı.
Ötekinin gövdesini sürekli ve kesintisiz hissetmek için adalete ihtiyacımız var. Kendi gözlerimizin ay ışığı ile görebilmek için hukuka ihtiyacımız var. Hiç kimsenin gövdesi bizim gövdemizin yerine geçemez, hiç kimsenin gövdesi bizim gövdemiz kadar, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayamaz. Aynı şekilde hiçbirimiz başkasının gözlerindeki ay ışığı ile göremeyiz. Gözümüzde ay ışığı yoksa körüz, ve ötekinin ay ışığı görmemizi sağlayamaz. Adalet söz konusu olduğunda bizim gövdemiz önem kazanır. Yani bizim gövdemizin ötekiler nezdinde değerli olmasıdır bu durumun adı. Hiç kimse boşlukta kalmasın diye adı hukuk olan bir hak ve görevler sistematiği icat etti insanlık. Ortaklaşa üretilen bu yasalar ve normlar dizesi, herkesi kendi kimliği ve inançları içinde korur. Herkes bu daire de kalmak koşulu ile istediğini söyleyebilir ve söylediklerini bir hayat tarzı haline getirmek için faaliyet sürdürebilir. Tek kırmızı çizgi var. O da başkalarına karşı şiddet ve cebir kullanmamak koşuluyla.
Adaletsiz bedenler üşüyen gövdelerdir. Kışın ayazında tir tir titreyen canlı varlıklardır. Ancak adalet şalı bu azgın soğuğa karşı çare olabilir. Ancak hukuk içimizi bir demli çay gibi ısıtabilir.
Adalet her şeyden önce öteki insana duyduğumuz sorumluluk anlamına gelebilir.
Sorumsuzluğun olduğu yerde adalet yoktur. Keyfiliğin kol gezdiği yerde hukuk yoktur. Hiç kimse hiçbir nedenle hukukun dışına ya da üstüne çıkamaz. Bunun faturası büyüktür. Bunu maliyeti herkesin kendi hakkını aramasıdır ki, işte bunun adı kıyamettir.
Aynı şiirin bir yerinde şöyle devam eder şair; "Hadi ben umarsızım / ben ölmek üzereyim / yorgunluğum da öyle / sabrımın son parçasını da yedim / az önce... / "
Eğer insanlar sabırlarının son parçasını da yemişlerse, az önce, artık iflah olmak mümkün değil. Çünkü adaletsizlik sabrın son parçasının da yedirir herkese. Sabrı besleyen Adalettir. Yorgunluğa rağmen sabrı diri tutan hukuktur. Adalet ve hukuk hala umudun en büyük taşıyıcısıdırlar. Umutlu olmak bir bakıma adalete ve hukuka güvenmeye devam etmek demektir.
Birgün herkes ötekinin sabrına ihtiyaç duyacak. Bir gün herkes hukukun ortak mal olduğunu algılayacak. Bu güzel şiirin bir dizesini daha hatırlatarak konuyu         bağlayayım.
"Seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp / sanki senden bahsetmiyormuş gibi yapıp / sanki benden bahsetmiyormuşum gibi / hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi / fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana"...