Türkiye’de aile mahkemelerinin iş yükünü hafifletmek ve boşanma süreçlerini hızlandırmak amacıyla gündeme gelen “önce boşanma, sonra haklar” modeli, hukuk çevrelerinde tartışma konusu oldu. Yeni öneriye göre, evliliklerin sona erdirilmesi ilk aşamada karara bağlanacak; nafaka, tazminat ve velayet gibi hak talepleri ise daha sonra ayrı davalarla değerlendirilecek.
Hedef: Daha kısa sürede boşanma
Günümüzde boşanma davaları, çoğu zaman yalnızca evliliğin sona ermesiyle kalmıyor; mal paylaşımı, çocukların velayeti, nafaka ve tazminat gibi talepler süreci uzatan başlıca unsurlar arasında yer alıyor. Yeni formül, özellikle uzun süren çekişmeli boşanmalarda mahkemelerin iş yükünü azaltmayı ve tarafların yeni hayatlarına daha hızlı geçiş yapabilmesini amaçlıyor.
Avukat Erdem Özcan: “Hız, adaletle birlikte olmalı”
Aile hukuku alanında çalışan Avukat Erdem Özcan, yeni formülün olumlu yanlarının yanı sıra risklerine de dikkat çekiyor. Özcan’a göre, bu model doğru bir şekilde planlanmadığı takdirde tarafların ciddi hak kayıplarına uğraması mümkün.
“Boşanma kararının hızla alınması tarafların hayatlarına devam edebilmesi açısından önemli. Ancak nafaka, tazminat ya da velayet gibi hayati konuların ertelenmesi, güçlü taraf lehine adaletsiz sonuçlara yol açabilir. Süreç hızlanmalı ama eksik kalmamalı.”
— Av. Erdem Özcan
Uygulama hayata geçerse ne olacak?
Modelin yasalaşması durumunda boşanma davalarının yapısı iki aşamalı hâle gelebilir:
1. Aşama: Tarafların yalnızca boşanma talepleri değerlendirilir ve kısa sürede boşanma kararı verilir.
2. Aşama: Nafaka, çocuk velayeti, mal paylaşımı ve maddi-manevi tazminat gibi talepler ayrı dosyalarla görülmeye devam eder.
Hukukçular ne diyor?
Hukukçular, modelin mahkemelerin yükünü azaltma ve bireylerin yeni bir hayat kurma sürecini hızlandırma potansiyeline sahip olduğunu kabul ediyor. Ancak bu durumun ekonomik açıdan güçsüz olan tarafı (çoğunlukla kadınlar) mağdur edebileceğine de dikkat çekiliyor. Boşanma kararından sonra hak taleplerinin gecikmesi veya uygulanamaması, sosyal ve ekonomik adaleti tehdit edebilir.
Yeni sistemin hayata geçirilmesi durumunda “hız mı, adalet mi?” sorusu öncelikli gündem maddesi olacak. Hukukçuların ortak görüşü ise şu noktada birleşiyor: Süreci hızlandırmak mümkün, ancak adaletten ödün verilmeden. Her iki tarafın da haklarını tam anlamıyla koruyan, dengeli ve uygulanabilir bir sistemin inşa edilmesi gerekiyor.