Olayın Seyri: “Dur” İhtarına Uymadı, Otobüsle Polislerin Üzerine Sürdü
Hazırlanan iddianamede, 23 Nisan günü yaşanan olay detaylı şekilde anlatıldı. CHP Genel Başkanı’na tahsisli ve içerisinde 17 milletvekili ile 2 genel başkan yardımcısının bulunduğu 06 CHP 66 plakalı makam otobüsü, Hipodrom Caddesi’nde polislerin yönlendirmesine rağmen “dur” ihtarına uymadı. Otobüs şoförü Gökhan Gülyurt, aracı müşteki polislerin üzerine sürerek Talatpaşa Bulvarı’na yöneldi. Gülyurt, Ankara Adliyesi önünde ve devamında Atatürk Bulvarı’nda da benzer şekilde “dur” ihtarlarını hiçe sayarak, polislerin hayatını tehlikeye soktu.
Savcılık: “Otobüs silah niteliği taşıyor, eylem cebir kapsamındadır”
İddianamede yer alan çarpıcı değerlendirmede, otobüsün silah olarak kabul edildiği ve bu durumun “cebir” unsuru taşıdığı açıklandı. Gülyurt’un güvenlik güçlerinin yönlendirmelerine bilinçli şekilde karşı gelmesinin “görevi yaptırmamak için direnme” suçunu oluşturduğu vurgulandı. Özellikle üç farklı bölgede, beş ayrı polis memuruna yönelik eylemlerin, zincirleme suç hükümleri kapsamında değerlendirileceği kaydedildi.
Şüphelinin Savunması: “Milletvekilleri yola devam etmemi söyledi”
Şüpheli Gökhan Gülyurt ifadesinde, milletvekillerinin programa geç kalması nedeniyle yolu kullanmaları gerektiğini ve otobüsün fren mesafesinin uzun olması sebebiyle duramadığını savundu. Ancak savcılık, bu gerekçelerin “dur” ihtarlarının açıkça görüldüğü ve yeni suç işleme kastı bulunduğu gerekçesiyle yetersiz olduğunu değerlendirdi.
Hukukun Üstünlüğü ve Kamu Güvenliği Ön Planda
Bu gelişme, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamakla görevli polislerin görevlerinin sekteye uğratılmasının ne derece ciddi bir suç unsuru olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Türk yargı sistemi, her koşulda hukukun üstünlüğünü esas alarak, devlet otoritesine karşı yapılan bu tür fiilleri tavizsiz şekilde değerlendiriyor. Devletin güvenlik personeline karşı gerçekleştirilen her türlü cebir ve tehdit girişimi, hukuki zeminde karşılık bulmaktadır.
Milli İradeye Saygı ve Hukukun Koruyuculuğu
Bu olay, bir kez daha devletin kurumlarının ve kamu düzeninin korunmasının vazgeçilmez bir öncelik olduğunu hatırlatmıştır. Hukukun üstünlüğü çerçevesinde yürütülen bu yargı süreci, devletin egemenliğine ve kamu düzenine yönelik hiçbir girişimin karşılıksız kalmayacağını göstermektedir.