Suudiler; kadınlara direksiyona geçme, sinemaya gitme, stadyumda maç seyretme ve yanında akrabalarından biri olmadan seyahat etme hakkı tanıdı. Haklara yenilikler eklenecek, barlar diskotekler açılacak, alkol tüketim alanları yadırganmayacak çünkü, savaşın yanı sıra eğlenceyi de seven Coniler, Suudilere iyice yerleşecek. Nereden bakarsan bak hemen yarın olmasa da bu; çöl bedevilerinin yarınlarda yaşayacağı rejim değişikliği-esnekliği sinyalidir.
Her yanından şer akan kılıksızlar kadın erkek kentlerin meydanlarında şeri geçit törenlerinde boy göstermeye başladılar. Şort giyen kadınlara saldırma cesaretleri palazlandı, kolunda ‘Atatürk’ yazan gençler darp edildi. Nereden bakarsan bak, bu da bir zamanlar yönünü, şimdi de minderini batıya dönmüş olan toplumun yeni rejim tarafından geleneksel hale getirilmesini istediği arzuların sinyalidir.
Ekonomiyi pek dert etme.
Ne de olsa onların doları varsa, senin de Allah’ın var.
Var da;
Sen yine de imanına güvenip sakın bir döviz bürosu önünde ‘Allah’ deme, hava alırsın…
Eğitim, dış politika, enflasyon, insan hakları, işsizlik, basın özgürlüğü, zamlar…
Sen bunları da dert etme.
Bunların hepsini iktidar belirler, bi yoluna koyar. Ne de olsa memlekette huzur ve her açıdan refah için çalışıyorlar. Muhalefete de oyalanması için bir iç savaş alanı bırakıyorlar sağ olsunlar…
Aman nasıl bir savaş…
Kan ağlayan esnaf, işsiz gençlik, burnunun dibinde savaş, korku imparatorluğunun sindirdikleri, kaybolan çocuklar, cumartesi anneleri…
Umut arayışı içindeki toplumun bir kesimi de yelkenleri suya indirmiş, bekleyişi artık kadere terk etmişse; bu memlekette muhalefete gerek kalmadığının fotoğrafı da çekilmiş demektir. Ana muhalefet kısırlaşmış, siyaset üretmekten uzaklaşmış bir hal almıştır.
Baksana;
Varsa yoksa ‘İnce mi’ Kılıçdaroğlu mu’ ekseni etrafında dönen pervaneler gibi, neredeyse ampulün dümen suyuna girmiş sorti yapıyorlar. Halbu ki; inceldiği yerden koparsalar, kendilerine gelme şansları daha da genişleyecek.
Zincir, en zayıf halkası kadar güçlüdür. Zayıf halkayı aradan çıkartmadığın sürece, her an kopacak bir malzemeyle halk bağlantısı kuramayacağını yıllardır yaşatan bir muhalefet… Demokrasi ve ifade özgürlüğüyle bağdaştıramayacağın, parti içi disiplinden uzak bir ana muhalefet kulübüne dönüşmüş umutsuzluk yuvası…
Gidiyor efendiler… Bitiyor…
10 Kasımlarda saat dokuzu beş geçe evinde tek başına saygı duruşuna geçen, Cumhuriyetin kazandırdığı değerlerle gurur duyan insanlar, bu görüntüyü hak etmiyor.
Şimdi oturmuşlar çizik isimlerle değişik masa başlarına, yerel seçim adaylarını belirliyorlar.
Elbette aday belirleme çalışmaları yapılacak. Ama adayları hele de bu isimlerle ve milletvekilleri arasından belirlemek…
Yuh artık!
Bu; demokrasi adına parlamenter sistemin sürekliliği ve cumhuriyetin sağlam temeller üzerinde yarınlara taşınması için oy verenlere; kan ağlayan esnafa, işsiz gençliğe, korku imparatorluğunun sindirdiklerine, kaybolan çocuklara, cumartesi annelerine açıkça ihanettir!..
‘Kim belediye başkanlığı istiyor’ diye sorsan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni anında boşaltacak bir ana muhalefet partisinden bu memlekete hayır gelmez! Kaleyi zapt edemeyenlere, küçük millet meclisinden oluşan burçları kim teslim eder sanıyorsun…
Büyük Millet Meclisi’ni küçük millet meclislerine geçiş kaydırağı olarak gören milletvekilleri, kendilerine değil, partilerine oy verenlere ihanet eder.
Gücüne mi gitti!
Git başımdan…
Ya da;
Güçlü bir muhalefet olarak gel karşıma…
Önce içindeki çürük elmalardan kurtul ki; dar alanda vereceğin mücadeleyi yurt sathına yayabileceğine inanalım…
Bak, Suudiler bile açılmaya başlıyorken…
Neyse, lafın tamamı deliye söylenir.
Biraz akıl varsa; yerelde kimi aday gösterirsen göster ama ana muhalefet olarak ana mücadeleyi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ver, eldeki milletvekili sayısının erimesine izin verme…
Aksi halde, Atatürk’ün hatırına oy verenler bunu tek kelimeyle karşılar:
İhanet!..
Suudiler; kadınlara direksiyona geçme, sinemaya gitme, stadyumda maç seyretme ve yanında akrabalarından biri olmadan seyahat etme hakkı tanıdı.
