Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Medeniyetimizde Şehir ve Mekan" temalı Şehircilik Zirvesi ve Kentkırım Sergisi Açılış Töreni'nde açıklamalarda bulunuyor.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Aziz milletim, yol ve dava arkadaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Şehircilik zirvemiz, sergimiz ve çalıştayımız dolayısı ile sizleri AK Parti genel merkezinde ağırlamanın bahtiyarlığı içindeyim.

Şehirlerimizin imarına katkı yapan, ihyasına destek olan bilim insanlarımızı, sanatçılarımızı mühendislerimizi tebrike diyorum. Gerçekleşen zirveyi kıymetli buluyoruz.
“Millet olarak gönül yıkmayı felaket gören anlayışın sahipleriyiz”
Millet olarak insanın gönlünü beytullah bilen ev ile eşdeğer tutan gönül yapmayı fazilet, gönül yıkmayı felaket gören anlayışın sahipleriyiz.

İnancımız, medeniyet birikimimiz ve dilimiz yapmak, mamur kılmak, inşa ve iddia etmek merkezlidir. Bunun içindir ki, milletimiz tarih boyunca şehir yıkan bir millet olmamış, tam aksine şehir kuran, fethettiği şehirlere zarar vermek şöyle dursun, onları eskisinden daha iyi hale getiren bir millet olmuştur.
Şunu özellikle dikkatlerinize çekmek istiyorum: Daha Avrupa şehirlerinin yüzde 80’i bile kurulmadan, Hacı Bayram-ı Veli “Çalab’ın bir şâr yaratmış” diyerek gençlerimize, “Çalabım bir şâr yaratmış” şiiriyle adeta bir şiircilik manifestosu ortaya koymuştur. Bitmedi… “Hüner bir şehr bünyâd eylemektir, reaya kalbin âbâd eylemektir.” buyuran Fatih Sultan Mehmet ise şehir kurmayı, kalp âbâd etmeyle eşdeğer tutmuştur.

Bütün bunlara baktığımızda şunu çok net görebiliyoruz, gençler: Şehir, medeniyetimizde bir arada yaşanan bir mekân olmanın ötesinde; bizatihi kimlik ve kişilik sahibi bir muhatap olarak kabul edilmektedir. İnsan şehre bir kimlik verdiği kadar, şehir de insana bir kimlik bağışlar.
Tarihte ilim, kültür, sanat ve edebiyat erbabının şehirleriyle birlikte anılması, bir hemşerilik refleksinden ziyade, şehrin insana kimlik kazandıran işte bu yönünü vurgular.

Kubbe Kubbe Yükselen Medeniyetin İzleri
Bir diğer çarpıcı gerçek şudur: Geleneksel şehir mimarimizde insanın kalbi, şehrin kalbiyle; şehrin kalbi, insanın kalbiyle birlikte atar derler. Kentimiz kendimizdir. Ve kentimizi nasıl gördüğümüz, kendimizi nasıl gördüğümüzün bir nevi aynasıdır.
Türk-İslam şehir mimarisinde, insanın hakkı gözetilirken; şehirde birlikte yaşadığımız küçük canlıların, kuşların, ağaçların, ufkun, gün ışığının hakkı da gözetilmiş, bunlara her zaman riayet edilmiştir.
Değerli misafirler, aziz kardeşlerim; Türkiye, özellikle de Anadolu, dünyada eşi benzeri görülmeyen bir şehircilik tecrübesine sahiptir. Bin yıldır yurt tuttuğumuz ve ebediyete kadar yurdumuz olacak bu topraklar, dünya şehircilik ve mimari tarihi açısından adeta bir laboratuvar gibidir.

Milletçe, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde bir yandan bu mirasın yaşayan yanlarını bütünüyle alarak yeni terkipler oluştururken, diğer yandan da kendi şehircilik anlayışımızı yansıtan yeni şehirler kurarak coğrafyayı biz vatana dönüştürdük.
Ecdat, fethettiği bir beldeyi öncelikle şehir mimarisi açısından ele almış, abat etmiş ve mamur kılmıştır. Batı’ya ilerleyişimiz, şairin dediği gibi, “ardında çil çil kubbeler serperek” bir fetih hareketiyle birlikte bir imar ve inşa hareketi olarak gerçekleşmiştir.
Haçlı işgalinde taş üstünde taş bırakılmayan İstanbul’un yaraları, Fethin ardından süratle sarıldığı gibi, dünya mimari mirasına Yahya Kemal’in “Türk İstanbul” olarak adlandırdığı yeni bir İstanbul hediye edilmiştir.
"Şehri Mamur Etmek, Ülkeyi Mamur Etmenin İlk Adımı"
Bakın, şurası da fevkalade önemlidir: Ecdat, medeniyet havzası özelliğine sahip, daha öncesinde bir şekilde hanlık merkezi olan, başkent karakterli şehirlere şehzade göndermiştir. Ülke yönetme stajının bir şehri yönetmekten, ülke mamur etme stajının ise bir şehri mamur etmekten geçtiğini uygulamalı olarak göstermiştir.
Nasıl Asya içlerinde kurduğumuz şehirler yerden bitmemişse, nasıl Ahlat birdenbire ortaya çıkmamışsa, dünya mimarlık tarihine armağan ettiğimiz Mimar Sinan da hüdayinabit değildir. Kökleri tarihimiz kadar eski olan kolektif bir şuurun, bir zihniyetin eseri olarak ortaya çıkmıştır.

Gökyüzünü otağının çatısı olarak gören, kubbe mimarisini insanlığa hediye eden; ev yaparken “Sırtını dağa, yüzünü bağa ver” atasözüyle sağlamlığı, ufuk açıklığını ve tarım alanlarının korunmasını öğütleyen milletimizin şehircilikte karşılaştığı açmazları iyi değerlendirmek, mimarimizi yeniden millî üslupla buluşturmak zorundayız.
Fakat doğrusunu söylemek gerekirse, dünya kültür tarihinde şiir, müzik ve mutfakla birlikte ilk sıralarda yer aldığımız sanatların biri de mimari ve şehircilikken, maalesef bu mirastan bugün yeterince istifade edemiyoruz.
Çöp dağlarının cephanelik gibi patladığı bir şehri örnek konuma getirdik
Değerli misafirler, değerli dostlarım; işte bu zengin mirasın ve müktesebatın rehberliğinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan itibaren şehirlerimizi sadece inşa değil, daha önemlisi ihya etmek için canla başla çalıştık.
Çöp dağlarının cephanelik gibi patladığı bir şehri, görev süremiz boyunca tüm Türkiye’ye örnek gösterilen bir konuma getirdik. Dört buçuk yıl gibi kısa bir sürede musluklardan temiz su akmaya başladı. Kokudan yanına yaklaşılmayan, İstanbul Boğazı’nın incisi Haliç temizlendi.
İstanbul yeniden rahat bir nefes aldı. İnsanı merkeze alan, hizmet ve eser odaklı yerel yönetim vizyonuyla İstanbul’da yaktığımız bu meşaleyi, son yirmi üç senede tüm Türkiye’ye taşıdık.

Geçmişin Sorunları, Bugünün Çözümleri
Bir defa şunun bilinmesinde fayda görüyorum: Hem İstanbul’da emaneti yüklendiğimizde hem de 2002 Kasım’ında tüm Türkiye için kolları sıvadığımızda, karşımızda on yılların birikmiş sorunları vardı. Bunların en başında da 1950’lerde başlayıp 1970 ve 1980’lerde zirveye çıkan düzensiz göç, çarpık kentleşme, gecekondulaşma ve hazine arazilerinin işgali gibi kronikleşmiş sorunlar bulunuyordu.
Bunları görmezden gelmek yerine, üzerlerine kararlılıkla gittik. Altyapı sorunlarını önemli ölçüde çözdük. Kentsel dönüşüm ve konut seferberliği ile dirençli kentleşme konusunda tarihî adımlar attık.
"TOKİ VASITASIYLA 1 MİLYON 750 BİN KONUT ÜRETTİK"
Karşılaştığımız tüm engellere rağmen, 2 milyonun üzerinde bağımsız birimi dönüştürmeyi başardık. TOKİ vasıtasıyla 1 milyon 750 bin konut ürettik.
TOKİ projeleri sayesinde insanımız sadece ev sahibi değil, aynı zamanda iş sahibi oldu; bu projelerde istihdam edildi. Eser ve hizmet siyasetinde vatandaşlarımızın hayat kalitesini yükselttik.
Bunu özellikle şunun için ifade ediyorum: Biz bu adımları atarken, kentsel tasarım, kentsel estetik veya kentsel dönüşüm gibi kavramlar kimsenin gündeminde değildi.
Zira o yıllarda, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin şehirleri henüz en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyordu. Yolların çukurlarla dolu olduğu, temiz suyun evlere ulaşmadığı, bugünkü gibi şehirlerin adeta kaderine terk edildiği günlerden bahsediyorum.

Yeni Nesil Şehircilikte Türkiye’nin Geldiği son Nokta
Bugün, şehirlerimizi geleceğe hazırlayan onlarca reformumuz sayesinde artık çok farklı bir noktadayız. Yeni nesil şehircilik anlayışımızın gerektirdiği altyapı yatırımlarının büyük kısmını tamamlamış bir Türkiye’ye bugün kavuştuk.
Bölünmüş yollarla birbirine bağlanan şehirlerimizde; dağları delen tünellerimizde, kıtaları birleştiren köprülerimizde, dünya ölçeğinde havalimanlarımızda, yüksek standartlarda spor tesislerimizle, dünyada örnek gösterilen şehir hastanelerimizle, 81 ilimize kazandırmakta olduğumuz millet bahçelerimiz ve daha nice eserimizle, 23 yıl öncesiyle kıyas dahi edilemeyecek bir yere vardık.

‘’Sıfır Atık Projemiz ile 81 şehrimizde tasarruf kültürünü yaygınlaştırıyoruz"
Şehircilik vizyonumuzu sürekli ileriye taşıyor, köklerimizden beslenerek özgün ve yenilikçi projeleri hayata geçiriyoruz. Eşim Emine Erdoğan’ın himayesinde yürütülen Sıfır Atık Projemiz ile 81 şehrimizde tasarruf kültürünü olabildiğince yaygınlaştırıyoruz.
Geçtiğimiz aylarda yürürlüğe giren İklim Kanunu ile doğa dostu, çevre dostu yeni bir ekonomik modele geçişin altyapısını kuruyoruz
ASKERİ KARGO UÇAĞI DÜŞTÜ
Diğer yandan, Azerbaycan'dan ülkemize gelmekte olan C130 tipi uçağımızın düştüğünü bilgisini derin bir üzüntüyle öğrendik. Koordineli biçimde çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah bu kazadan en az bir badireyle çıkarız. Allah şehitlerimize rahmet eylesin.