Gazze’ye insani yardım ulaştırmak üzere uluslararası sularda ilerleyen Küresel Sumud Filosu, İsrail güçlerinin müdahalesine uğradı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı, yaşananları sıradan bir müdahale olarak değil, açıkça “uluslararası hukuk ihlali ve terör eylemi” olarak tanımladı.
Gemilerde aralarında Türk vatandaşlarının da bulunduğu çok sayıda gönüllü ve yardım görevlisinin yer aldığı filo, sivillere yönelik silahsız ve barışçıl bir yardım operasyonu niteliğindeydi. Ancak saldırının şiddeti, bölgeye yönelik uygulanan ablukanın sadece Filistin halkını değil, yardıma koşanları da hedef aldığını bir kez daha gösterdi.
türk vatandaşları için diplomatik girişimler başlatıldı
İsrail’in müdahalesi sonrası alıkonulan Türk vatandaşlarının serbest bırakılması için Ankara'nın diplomatik kanalları devreye soktuğu açıklandı. Dışişleri Bakanlığı, yaşanan süreci sadece bir kınamayla sınırlamayıp, olayın failleri hakkında uluslararası hukuk zemininde hesap sorulacağını belirtti.
Açıklamada ayrıca, bu saldırının sadece bir yardım filosuna değil, aynı zamanda insanlık onuruna, barışçıl direnişe ve özgürlük idealine yönelmiş sistematik bir saldırı olduğu vurgulandı.
israil'in politikaları sadece filistin'i değil, tüm insanlığı hedef alıyor
Dışişleri’nin açıklamasında dikkat çeken bir diğer nokta ise, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin faşist ve militarist politikalarının, artık yalnızca Filistin topraklarıyla sınırlı kalmadığı yönündeki vurguydu. İsrail’in, zulme karşı duran herkesin hedef alındığı bir siyaset izlediği açıkça ifade edildi.
Bu durum, Gazze ablukasının ötesinde, uluslararası insani yardım misyonlarının dahi cezalandırıldığı bir noktaya gelindiğini gösteriyor.
bm’ye çağrı: abluka kalkmalı, yardım erişimi güvence altına alınmalı
Yaşanan saldırı sonrası Birleşmiş Milletler ve uluslararası topluma güçlü bir çağrı yapıldı. Türkiye, Gazze’ye uygulanan hukuksuz ablukaya son verilmesi, insani yardım girişlerinin kesintisiz sağlanması ve deniz seyrüsefer özgürlüğünün garanti altına alınması için acil harekete geçilmesini istedi.
Bu çağrı, sadece bir ulusal tepki değil, aynı zamanda dünya kamuoyunun insani değerlere sahip çıkması için yapılan evrensel bir uyarı niteliği taşıyor.