İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gündem İlk adımı atmak...

İlk adımı atmak...

Bu yazımı yazarken bilgisayar kanalıyla izlediğim tv'de 19 Mayıs törenleri ve 19 Mayıs ile başlayan mücadeleyi de kulaklarımla dinlerken Milli Mücadelenin nasıl olup, başladığını anlatan onca belgesel ve programı da yeniden ilerlerken Atatürk'ün attığı ilk adımın önemini de bir kez daha anlıyor ve  amaç, konu ne ise atılan adımı geri çekilmeden ileri gidilmesinin şart ve gerekli olduğunu da anlıyordum.

Bu yazımı yazarken bilgisayar kanalıyla izlediğim tv'de 19 Mayıs törenleri ve 19 Mayıs ile başlayan mücadeleyi de kulaklarımla dinlerken Milli Mücadelenin nasıl olup, başladığını anlatan onca belgesel ve programı da yeniden ilerlerken Atatürk'ün attığı ilk adımın önemini de bir kez daha anlıyor ve  amaç, konu ne ise atılan adımı geri çekilmeden ileri gidilmesinin şart ve gerekli olduğunu da anlıyordum.
Çünkü daha geçtiğimiz yıl sadece rutin ve normal bir resmi gün havasına sokulan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı gibi diğer resmi bayramlarda hükumet ile muhalefet arasında kutlama programları ikiye ayrılmış, resmi kurumlar dışında başkalarına Atatürk'ün büstlerine çelenkler konulması bile zor bir durum haline getirilmiş, hatta CHP'nin başta olmak üzere bir çok siyasi partinin çelenkleri polis tarafından kaldırılıp, atılıyordu.
Yani şu an hala iktidar olan partinin uygulamaları için attığı adımlar da geri adımlar attığı ve dün görmez geldiği muhalefetin de içinde olduğu herkesi kabul etmek zorunda kaldığını görmekteyiz. Tabi bu durumun yaşanmasında en büyük etkenin halk yani 31 Mart'ta sandık başına giden halk olmuştur...
Ve Başkan Erdoğan'ın seçimler biter bitmez 'Türkiye İttifakı' dediği, İBB'nin 23 Haziran seçimleri öncesi Öcalan'ın da içinde olduğu bir çok yok sayılanlarla yapılan görüşmelerin ard arda geldiği yeni açıklaması arından demediğini bırakmadığı ama seçimler de sonra bir şeylerin yanlış gittiğini anlayıp, Kılıçdaroğlu'nun da aralarında olduğu herkesi Samsun'a davet etmesi de atılan ilk adımım geri atılmamasının gerektiğini bir kez daha bize anlatıyor.
Evet liderliğin diğer en büyük farkının da bugün lider olarak bilinen ve bir adım ileri, bir adım geri atanlara nazaran dünkü liderlerin attıkları adımlarda ki kararlılıklarıdır. Atatürk'te o liderleridendir.  Her katıldığım toplantı da bu ülkenin kurucusu, milyonların gönlünde taht kurmuş olan Atatürk'ün liderlik yönünü anlatmaya çalışırken bitmiş, tükenmiş bir topluluğun yeniden ülke kuran kararlı adımlarının bu insanda olmasıdır bu ülkeyi kuran derim.
Evet, atılan adımın bir ileri, iki geri olmasının getirdiği sıkıntıların başında gelenin bugün bayramlarını kutladığımız milyonlarca gencin işsizliğine neden olan ekonomik sıkıntılar ve toplumsal rahatsızlıklardır.
Ve dün bu ülkeyi kurarken 23 Nisan ile çocukları, 19 Mayıs ile gençleri, seçilme ve seçme hakkı verilen kadınları olduğu gibi Türk, Kürt, Laz, Çerkez demeden tüm kesimleri içine alan kararlı adımlardır, ülkeyi, toplumu, komşuyu rahatlatacak adımlar.
İşte 31 Mart seçim darbesi aldıktan sonra da olasa bahsedilen o gerçek 'Türkiye İttifakı'nın sağlanmasının da bu yolda atılacak olan samimi adımlara ihtiyaç var..
Onun içinde Atatürk'ün de içinde olduğu tüm liderleri incelerken atıkları adımlarda geriyi düşünmeden yol aldıklarını görmek yeterlidir..

Ertelenen cumartesi yazılarım
5 torun dedesi olarak emekli oldum, ilk maaşımı da önümüzde ki ay alacağım.
34 yıla yaklaşan gazetecilik hayatımda verdiğim mücadelemin hediyesi olarak kendi kazandığımla yatırdığım primlerle emeklilik hakkımı elde ederken, emekliliğin tadını nasıl çıkaracağımı da düşünmeye başladım.
Resmi bir kurumdan emekli olup, pat diye boşluğa düşümü bir gibi olmasam da onların yaşadığı psikoloji içinde bende şaşkın ve 'emekli oldun, nadasa al kendini' mi desem, 'Yoksa 50 yıldır yaşadığın hıza gaz ver' mi desem şeklinde kararsız bir durumdayım.
Ve yaşadığım emeklik psikolojisi içinde bir yandan asıl mesleğim, ekmek kapım gazeteciliğinin de içinde olduğu yapmam gerekenleri de emekli etsem mi demiyor değilim.
Ve Cumartesi yazılarımın da içinde olduğu yazılarımın gecikmesi de belki yaşadığım emeklilik psikolojisin de mi bilmem ama durağan bir durum yaşadığım ve üstte ki yazımda anlatığım gibi atılması gereken adımlardan bile vazgeçtiğim gibi bir durumda olduğumu da anlamıyor değilim.
Özel hayatımı anlatan Cumartesi yazılarından bir yenisini daha yazmadığımı ve pazara bıraktığımı fark edip yeniden atmak istediğim adımların da emeklilik yaşına gelmenin yorgunluğu ile atılmadığını anlamak istemesem de gerçek denen sürecin devam ettiğini ve yorulsam da kendimle ve benden görev bekleyen toplum arasında bir karar verip, bu yönde atacağım adımlarla yol almaya er yada geç karar vermem de gerekiyor gibi.
Öyle de yapacağım. Ve durmaktansa tüm engelleme ve şevk kıran, zevk kaçıran gelişmelere inat kararlı adımlar ile yola devam diyeceğim cumartesilerin hızla gelip geçtiği hayat denen bu yolda..