“Kadınlar Reyting Kurbanı Olmasın”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), kadına yönelik şiddetin medya içerikleri aracılığıyla normalleştirilmesine karşı televizyon ve dijital platformlara sert uyarılarda bulundu. Özellikle gündüz kuşağı programlarında şiddetin sıradanlaştırıldığına ve kadın mağduriyetlerinin reyting uğruna istismar edildiğine dikkat çekildi.
Şiddet Ekranda Meşrulaştırılıyor
RTÜK’ün açıklamasında, gündüz kuşağı programlarında sıkça rastlanan şiddet olaylarının kamu yararını gözetmekten uzak, ticari kaygılarla ele alındığı ifade edildi. Bu yapımların çözüm üretmek yerine olayları sansasyonel bir dille işlediği, böylece hem şiddeti sıradanlaştırdığı hem de kamu kurumlarına duyulan güveni zedelediği belirtildi.
“Kırık Cam Teorisi” Uyarısı
Kadına yönelik şiddetin sabah programlarından akşam dizilerine kadar gün boyunca ekrana taşınmasının, toplumda “kırık cam teorisi” etkisi yarattığı vurgulandı. Bu durumun, şiddetin olağan bir durum gibi algılanmasına ve yeniden üretilmesine zemin hazırladığına dikkat çekildi.
Kadın Bedeninin Metalaşmasına Tepki
RTÜK raporunda, medya yapımlarında kadın bedeninin ve yaşadığı mağduriyetlerin reyting uğruna metalaştırıldığına dikkat çekildi. “Gerçekleri yansıtıyoruz” iddiasıyla ekrana taşınan içeriklerin, toplumu bilinçlendirmekten çok, şiddeti kanıksatan bir söylemle sunulduğu belirtildi.
Anadolu Kadınının Gerçek Kimliği Göz Ardı Ediliyor
Açıklamada, Türk medyasının toplumun tarihsel ve kültürel değerlerinden uzaklaştığı ifade edilirken, Anadolu kadınının üretici ve dönüştürücü kimliğine yeterince yer verilmediği kaydedildi. RTÜK, medya kuruluşlarını daha sorumlu ve toplumsal faydayı önceleyen yayın politikalarına davet etti.

"Kırık Camlar Teorisi" Nedir?
1982 yılında sosyal bilimciler James Q. Wilson ve George L. Kelling tarafından geliştirilen Kırık Camlar Teorisi, sosyal düzensizliğin nasıl daha büyük sorunlara yol açabileceğini açıklayan etkili bir yaklaşımdır. Teoriye göre, terk edilmiş bir binada kırık bir camın onarılmadan bırakılması, çevrede kimsenin ilgilenmediği ve müdahale etmeyeceği izlenimini yaratır. Bu da daha fazla camın kırılmasına, daha çok vandalizme ve nihayetinde daha ciddi suçlara zemin hazırlar.
Bu düşünce, Stanford Üniversitesi’nden ünlü psikolog Philip Zimbardo’nun deneysel çalışmalarına dayanır. Zimbardo'nun araştırmaları, çevresel bozulmanın bireyler üzerindeki psikolojik etkisini ortaya koymuştur. İnsanlar, bakımsız ya da düzensiz bir ortamda suçun yayılma ihtimalinin daha yüksek olduğuna inanır ve bu nedenle ya kendilerini geri çeker ya da kamu düzenine katkıda bulunmaktan vazgeçer.