İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gündem Karbon emisyonunu artıran turizm faaliyetleri iklim değişikliğinden etkileniyor

Karbon emisyonunu artıran turizm faaliyetleri iklim değişikliğinden etkileniyor

İsveç Linnaeus Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Stefan Gössling, turist başına düşen yıllık ortalama karbon emisyonu miktarının 5 ton civarında olduğunu, kış turizmi gibi bazı aktivitelerin de iklim değişikliğinden olumsuz etkilendiğini söyledi.

MUHABİR: Necdet Oktay Apaydın

İSTANBUL (AA) - Seyahat, yeme-içme, konaklama, eğlence aktiviteleri gibi çeşitli alanlarla geniş bir sektörü oluşturan turizm, küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının artışında da pay sahibi.

Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi (WTCC) verilerine göre, küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 11'i turizm faaliyetlerinden kaynaklanıyor ve bu oranın 2050 yılında iki katına çıkması bekleniyor. Bu gidişatı durdurmak için turizm faaliyetlerinin sürdürülebilir hale getirilmesi önem taşıyor.

Sürdürülebilir turizm ve ulaşım üzerine çalışan, konu üzerine birçok kitabı bulunan Gössling, turizm ve iklim krizi arasındaki ilişkiyi AA muhabirine anlattı.

Turizmin en önemli paydaşlarından birinin hava yolu ulaşımı olduğunu ve dünya nüfusunun yüzde 4'ünün bir yılda ülke sınırlarını aşan seyahatler yaptığını belirten Gössling, havacılık sektörünün küresel karbon emisyonunun yüzde 10'undan sorumlu olduğu bilgisini paylaştı.

Sürdürülebilir havacılık için uçaklarda çevre dostu batarya, biyoyakıt, hidrojen ya da sentetik yakıt gibi seçeneklerin kullanılması üzerine tartışıldığını anlatan Gössling, bunların bazılarının kaynak sıkıntısı, bazılarının ise henüz uçaklarda kullanılabilecek seviyede geliştirilememesi nedeniyle kısa vadede gerçekçi seçenekler olmadığını ifade etti.

Gössling bu tarz değişimlerin, uçakların dizaynından havalimanlarının altyapısına kadar birçok konuda dönüşüm gerektirdiğinin ve bunun da ciddi maliyetlere yol açacağının altını çizdi.

"Havacılık sektörünün emisyon azaltma çabası sıfır"

Havacılık sektöründeki düzenlemelerin sürdürülebilirliğe etkisinden bahseden Gössling, şunları söyledi:

"Sivil havacılık faaliyetleri Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) tarafından düzenleniyor. Sorun şu ki, havacılık sektöründeki düzenlemeler esasen 1997'de imzalanan Kyoto Protokolü'nde yer alıyordu. ICAO, çözüm için 20 yıl müzakere etti ve 2016'da, Uluslararası Havacılık İçin Karbon Denkleştirme ve Azaltma Şeması (CORSIA) planı ile ortaya çıktı. Ama bu plan esasen suya düştü. Çünkü en basit hali ile bu konsept, emisyonu düşürmeye değil dengelemeye odaklı. Dengeleme diyorsunuz ama havacılık alanı emisyonuna devam ediyor. Denge olabilmesi için karbon havuzlarınızın büyümesi lazım, çünkü kurtardıklarınızdan daha fazlasını salıyorsunuz."

Havacılık sektörünün 2050 yılı için koyduğu karbon net sıfır hedefine ulaşması konusuna da değinen Gössling, "Bunun için farklı yakıtlara da ihtiyacınız var ve CORSIA ile o noktaya gelemeyiz. Bu noktada havacılık sektörünün emisyon azaltma çabası sıfır. Konuyla ilgili başka girişimler olsa da, etkileri çok az." dedi.

Her turistik faaliyetin iklim krizi üzerinde aynı derecede etkisinin olmadığını kaydeden Gössling, "Kruvaziyer turizmi bu konuda çok güzel bir örnek. Kruvaziyerler, turizmden kaynaklanan karbon emisyonunun yüzde 1,5'inden sorumlu. Çünkü çok fazla enerji harcıyorlar. Bu gemilere ulaşım için de hava yolunun kullanıldığı düşünüldüğünde kruvaziyerler bir çevre felaketi oluşturuyor." yorumunda bulundu.

"Turist başına düşen yıllık karbon emisyonu miktarı 5 ton civarında"

Turistlerin karbon emisyonuna dair veriler paylaşan Gössling, "Turist başına düşen yıllık karbon emisyonu miktarı 5 ton civarında. Yeme-içme, seyahat, konaklama ve diğer tüketimlerden kaynaklanan bu rakamın çok fazla olduğunu biliyoruz, bunu şu anki sürdürülebilir seviye olan 3 tona indirmemiz lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Özel amaçla kullanılan jet uçakların ve büyük yatların da ciddi anlamda karbon emisyonuna yol açtığını vurgulayan Gössling, lüks tatilleri ile bilinen dünyanın sayılı zenginlerinin kişi başı yıllık 30 bin tona varabilen karbon emisyonuna neden olduğunun altını çizdi.

Sistem içerisindeki her aktör önemli

Gössling, turizmin nasıl sürdürülebilir olabileceğine dair şu önerilerde bulundu:

"Birçok adım mevcut ama bence başlamamız gereken nokta, sistem içerisindeki her aktörün önemli olduğunu anlamamız gerektiği. Sadece hava yolu şirketleri, oteller, restoranlar, küçük ya da büyük işletmeler değil herkes çözümün bir parçası olmak zorunda. Çünkü bu noktada herkes suçu başkasının üstüne atabilir. Tüketiciler 'Bunu hükümetler çözmeli.' derken, hükümetler 'Bu, şirketlerin meselesi.', şirketler ise 'Tüketiciler bizden daha çevreci olmamızı talep etmiyor.' diyebilir. Böylece hiçbir şey değişmez. Sektörü daha çevre dostu yapabilmek için içindeki büyük oyuncuları ve küçük oyuncuları zorlayacak politikalara ihtiyacımız var. Aslında genelde hava yollarını suçluyoruz ama sektör içindeki karbon emisyonunun yüzde 50’sinden de küçük ve orta ölçekli işletmeler olan otel ve restoranlar sorumlu. Bu yüzden turizm sektöründeki küçük birimlerin de sürdürülebilir olmasının önemli olduğunu gözden kaçırmamamız gerekli."

Turizmin küresel ısınmayı tetiklediği gibi iklim değişikliğinin de doğrudan turizm faaliyetlerini etkilediğine dikkati çeken Gössling, sözlerini şöyle tamamladı:

"Sektördeki etkinlikler doğrudan hava koşulları ile ilişkili. Kar, bu duruma çok basit şekilde örnek gösterilebilir. Artık kar görmemeye başladık, Alp Dağları'nda kış turizminde zorluklar yaşanıyor. Böyle devam ederse, kış turizmine sahip olamazsınız. Bu yüzyılın sonuna geldiğimizde artık dünya üzerindeki tüm mercan resiflerini kaybetmiş olacağız. Kızıldeniz'i mercan resifi olmadan düşünün. Haliyle dalışlarla ya da şnorkelle yüzme odaklı turistik faaliyetler de olmayacak çünkü bu turizmin kaynağı yok olmuş olacak."


Muhabir: Yeter Ada Şeko