İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gündem Palu Family dediler onlara!

Palu Family dediler onlara!

En baba polisiye roman yazarının aklına gelmeyecek, kara büyü dehşetlerinin bir bir sahne aldığı kurgular; En fantastik korku film senaristlerinin aklını alacak, korkunç, lal eden olay örgüleri ve ne büyülü gerçekçiliğin ne de gerçeküstücü büyük anlatıcıların asla kıyısını dile düşleyemeyecekleri bir dram, trajedi ve travmalar anlatısıdır Palu ailesinin on yıl süren hikayesi.

En baba polisiye roman yazarının aklına gelmeyecek, kara büyü dehşetlerinin bir bir sahne aldığı kurgular; En fantastik korku film senaristlerinin aklını alacak, korkunç, lal eden olay örgüleri ve ne büyülü gerçekçiliğin ne de gerçeküstücü büyük anlatıcıların asla kıyısını dile düşleyemeyecekleri bir dram, trajedi ve travmalar anlatısıdır Palu ailesinin on yıl süren hikayesi.
On yıl süren bu trajik hikayenin, salt on yıl boyunca devam etmesi, hiç kimse kusura bakmasın, bu toplumda bu tür olay olgu ve davranışların toplumsal bir meşruiyete sahip olduğunu gösterir. Topluma egemen bir ideolojik algı ve meşruiyet olmadan, böylesine dehşet verici, bir hikayeyi, değil on yıl bir gün bile sürdüremezsiniz. En küçük adli bir hadisenin bile hemen polis ya da savcılığa intikal ettirildiği bir toplumda, Palu ailesinin yaşadıklarının gizli kalması, yargı önüne taşınmaması ancak ideolojik meşruiyet ile izah edilebilir.
Sanki bütün toplum saklambaç oynuyor; ya da bir anda herkes ilahi bir körleşme ile görme duyusunu yitiriyor. Bütün komşular sağır ve dilsizleşiyor.
Palu Family lakabını taktılar onlara. Son zamanlarda herkes aile ilişkilerini, kimin kimi öldürdüğünü merak edip haklarında araştırma yapmaya başladı. Kulaklarıyla inanamadıklarına, gözleri şahitlik etsin diye ailenin hakkında çıkan yazıları araştırıyor insanlar.
Müge Anlı’nın programına ailenin babası başvurdu büyük ihtimal ve kızıyla torunun akibetini öğrenmek istedi.
Çünkü, baba Harun Palu ile anne Havva Palu’nın kızları Meryem ve kızı Melike, o hapisteyken ortadan kaybolmuşlar.
Mevzu derin, karışık ve iğrenç konudan yeni haberdar olduysanız, detaylarını haber sitelerinden öğrenebilirsiniz.
Bu hikayede baş belası bir damat ve onun yörüngesinde korkusundan sadece seyirci kalan karısı var.
Adam karısının gözü önünde baldızına, onun çocuklarına, kendi öz çocuklarına tecavüz ediyor, işkence ediyor, kadın, ‘’kocam cinci hoca onların içindeki cini çıkarıyor’’ diye ses çıkarmıyor olanlara.
Ya da şahit oldukları yüzünden aklını     yitirmiş.
Müge Anlı’nın programında sürekli kocasını savundu ve her söylenene inançlı bir Müslüman gibi tanrının adaletini ve öteki dünyayı, kendi deyimiyle öteki, tarafı hatırlattı.
Beni dehşete düşüren şey ise Palu ailesinde yaşananlara şahitlik eden komşuların davranış biçimleri oldu.
Damat Tuncer Ustael, baldızını öldürmeden önce hiç kimseden çekinmeden ona işkence ediyormuş.
Evlerinde cin var diye karısının ailesine ait dört evi satıp parasını yemiş. Sonra da öldürmeden önce Meryem’e bankadan kredi çektirip araba aldırmış. Bu arada kadının ehliyeti bile yok.
Öldürdükleri kadının parasıyla aldıkları arabanın içinde üç aile yaşarken Meryem iki çocuğu, annesi iki oğlu ve sapık damat, karısı ve iki çocukları bir arada kalıyorlarmış, bu damat tutup arabanın yakınındaki incir ağacına Meryem’i bağlıyormuş.
Bunu görüp çözmesini isteyen komşularına da çok büyük cezası var o yüzden bağladım demiş.
Bütün aile arabanın içinde oturmuş ısınıyor ve bu genç kadın alnını ağacın gövdesine dayamış, elleriyle ağacın gövdesini kavramış ve elleri bileklerinden bağlı duruyor. Siz bu ipleri çözmüyor ve soruyorsunuz, neden bağlı diye. Bağlayan kişi de ağır suç işledi diyor, siz de ikna oluyorsunuz. Çöz yoksa polisi ararım diyorsunuz, adam çözüyor. Siz de oradan ayrılıyorsunuz.
Bu komşunun hali size normal geldiyse elinizi kalbinizin üzerinden yavaşça çekin ve lütfen yazımı okumayı bırakın.
Üstelik bu komşulardan bir tane yok. Beş komşu bu olaya tanık oluyor. Sözleri duyuyor ve seslerini çıkarmadan yaptıkları işe geri dönüyorlar.
Aradan zaman geçiyor aynı komşudan kürek, kazma istiyor bu damat ve sonra komşu öğreniyor ki ağaca bağlanan baldız kaybolmuş.
Yine hayatına devam ediyor, her şey normalmiş gibi.
Akıl, vicdan, onur, merhamet bunların hepsi biz de doğuştan varolan üstelik hepimizde eşit oranda varolan özelliklerdir. Ama işte tercihlerimiz özgür irademizin emrinde gerçekleşir.
Anlaşılan o ki, tercihlerimizi özgür irademizden çok içinde bulunduğumuz inanç sistemleri tarafından belirleniyor. En aykırı kimi davranış ve tutumlar, bu büyük çamaşır makinesinde yıkanıyor, temizleniyor ve aklanıyor.