23 Nisan’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından kamuoyunda büyük İstanbul depremine dair senaryolar yeniden gündeme gelirken, jeofizik uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Marmara’da beklenen depremin olası zaman aralığını bilimsel veriler ışığında açıkladı.
1999 Marmara depreminin ardından sıkça gündeme gelen "her an büyük bir deprem olabilir" görüşüne karşılık Prof. Ercan, kamuoyunda korku ve paniğe neden olabilecek söylemlerin bilimsel temele dayanmadığını vurguladı.
“M6,2’lik deprem beklenen depremdir, başka deprem olmayacak” ya da “Her an 7,5 büyüklüğünde olabilir” gibi iki zıt görüşün de bilimsel dayanaktan yoksun olduğunu belirten Prof. Ercan, Marmara’daki geçmiş depremler ışığında detaylı bir analiz sundu.

17. Büyük Deprem İçin Bilimsel Öngörü: 2045 - 2085 Arası
Tarihsel verilere dayanan analizine göre Marmara’da bugüne dek 16 yıkıcı deprem meydana geldiğini belirten Prof. Ercan, bölgenin üç farklı doğrultuda stres birikimi yaşadığını ve 17. büyük depremin en olası yılının 2064 olduğunu ifade etti.
Ancak olası sapmalarla birlikte bu depremin 2045 ile 2085 yılları arasında yaşanabileceğini aktaran Ercan, gecikme ihtimaline de dikkat çekti. 553 ve 1509 depremleri sonrasındaki tarihsel gecikmelere işaret eden Ercan, 1999 depreminin benzer bir sıçramaya denk gelebileceğini ve bu nedenle Silivri ile Küçükçekmece açıklarındaki depremlerin 100 yıl daha gecikebileceğini vurguladı.
Deprem Derinliği ve Beklenen Şiddetler Netleşti
Beklenen depremlerin büyüklüğü ve etkisi hakkında da bilgi veren Prof. Ercan:
Küçükçekmece açıklarında M6.4 – M6.7 aralığında
Silivri açıklarında M6.9 – M7.1 büyüklüğünde depremler olabileceğini ifade etti.
Bu depremlerin yaklaşık 7-10 km derinlikte, granit katmanları içinde gerçekleşeceğini, sağa yönlü doğrultu atımlı ve küçük düşüntülü fay hareketlerinin beklenildiğini söyledi. Ayrıca, oluşabilecek küçük çaplı süpürtü dalgalarının ise ölümcül bir tehdit oluşturmayacağını belirtti.
Korkuya Değil, Bilime Kulak Verin
Prof. Ercan’ın açıklamaları, kamuoyunda bilgi kirliliği oluşturan ve vatandaşlar arasında panik havası estiren iddialara karşı bilimsel bir perspektif sunuyor. Türkiye’nin güçlü kurumları ve AFAD gibi afet yönetim mekanizmalarıyla donanımlı şekilde depreme hazırlandığı bu süreçte, güvenilir kaynaklara dayanan açıklamalar büyük önem taşıyor.