Şam Kalesi önündeki Selahaddin Eyyubi’nin atlı heykeli (1993’te açılmıştır). Selahaddin Eyyubi (1137–1193), asıl adıyla Yusuf bin Eyyub, 12. yüzyılda yaşamış Eyyûbî hanedanının kurucusu olan ünlü bir İslam hükümdarıdır. Mısır ve Suriye’nin ilk sultanı olarak Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’ü Haçlılardan geri almasıyla tanınmıştır. Selahaddin, Tikrit’te (bugünkü Irak) doğmuş olup ailesi Kürt kökenlidir.
Selahaddin Eyyubi’nin Eşleri
İlk eşi: Selahaddin’in ilk evliliğine dair bilgiler son derece kısıtlıdır. Tarihçiler ilk eşinin adını dahi net olarak kaydetmemiş ve hayatına dair çok az detay vermiştir. Bu evlilikten doğan çocuklar olduğu (örneğin el-Melikü’l-Efdal Ali) düşünülse de eşinin kimliği belirsizdir.
İsmetüddin Hatun (İsmet Hatun): Selahaddin Eyyubi’nin en bilinen eşi İsmetüddin Hatun, Zengî Atabeyi Nureddin Mahmud Zengî’nin dul eşidir. Nureddin’in 1174’te ölümü ardından siyasi bir adım olarak 1176 yılında Selahaddin ile evlenmiştir. Bu evlilik resmî ittifak niteliğinde olup iki devlet arasında birliği pekiştirmeyi amaçlamıştır. Selahaddin’in İsmetüddin Hatun’dan çocuğu olmamıştır.
Şemsah: Selahaddin’in bir diğer eşinin Şemsah adında olduğu kaynaklarda geçmektedir. Şemsah, Selahaddin’in oğlu Aziz İmâdeddin Osman’ın (el-Melikü’l-Aziz) annesidir ve hem kendisi hem oğlu Kahire’deki İmam Şafiî Türbesi’ne defnedilmiştir. El-Melikü’l-Aziz Osman (1171–1198) babasının vefatından sonra Eyyûbîlerin Mısır sultanı olmuş, ancak annesi Şemsah ile birlikte genç yaşta hayatını kaybetmiştir.
Diğer eşleri ve çocukları: Selahaddin’in 15-17 oğlu ve en az bir kızı olduğu, toplamda yaklaşık 20 çocuğunun bulunduğu kaydedilmiştir.
Bu çocukların bir kısmı cariyelerden doğmuştur; ancak diğer eşlerinin isimleri ve cariyelerinin kimlikleri konusunda kaynaklar ayrıntı vermez. Tarihçi M.C. Lyons’un belirttiği gibi, Nuruddin’in dul eşi İsmetüddin dışında Selahaddin’in eşleri veya kendisine çocuk veren cariyeleri hakkında neredeyse hiçbir detay bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Selahaddin’in evlilikleriyle ilgili bilgiler birkaç isim dışında belirsiz kalmaktadır.
Mezhebi: Alevi mi, Sünni mi?
Selahaddin Eyyubi Sünnî İslam inancına mensuptu. Tarihsel kayıtlar, onun fıkıhta Şâfiî mezhebini, itikadda ise Eş‘arî akaidini benimsediğini göstermektedir
Nitekim çağdaşı alimler ve tarihçiler, Selahaddin’in Kur’an’ı ezberlemiş dindar bir Müslüman olduğunu ve inanç konusunda ehl-i sünnet çizgisinde olduğunu vurgular. Selahaddin’in siyasi icraatları da mezhebini ortaya koymaktadır: 1171 yılında Şii Fatımî halifeliğini ortadan kaldırıp Mısır’da Abbâsî (Sünnî) halifesinin hâkimiyetini tanıması, onun Sünnî bir lider olduğunu açıkça gösterir
Dolayısıyla Selahaddin Eyyubi’nin Alevî (veya genel anlamda Şiî) olmadığı, aksine Sünnî İslam’ı temsil eden bir hükümdar olduğu hem kendi döneminin kaynaklarınca hem de modern tarihçilerce kabul edilmektedir.
Etnik Kökeni: Kürt mü?
Selahaddin Eyyubi’nin etnik kökeniyle ilgili olarak tarih boyunca farklı tezler öne sürülmüşse de genel kanaat onun Kürt asıllı olduğu yönündedir.
Orta Çağ kaynakları arasında yer alan İbnü’l-Esîr ve İbn Hallikân gibi tarihçiler, Selahaddin’in ailesinin Hezbâniyye Kürtlerinden Ravvâdî (Revâdî) aşiretine mensup olduğunu belirtmişlerdir
Bu rivayete göre Selahaddin’in dedesi Şâdi (Şazi), Azerbaycan civarındaki Duvin (Divin) bölgesinde yaşamış ve büyük bir Kürt kabilesi olan Revâdiyye’ye dahil olmuştur
Bununla birlikte bazı modern tarihçiler farklı yorumlar getirmiştir. Ünlü Türk tarihçi Zeki Velidi Togan, Eyyubî hanedanının aslında güney Arabistan kökenli bir aile olduğunu, sonradan Kürtleşip daha sonra Türkleştiğini ileri sürmüştür.
Hatta kimi popüler söylemlerde Selahaddin’in Türk olduğu iddiası da ortaya atılmıştır
Ancak bu görüşler geniş çapta kabul görmemiştir; zira Selahaddin’in hayatı ve ailesine dair kayıtlar böyle bir Türk kökenine doğrudan işaret etmez. Orta Çağ İslam dünyasının büyük düşünürü İbn Haldun, farklı kaynaklardaki bilgileri değerlendirerek Selahaddin’in atalarının Yemen’in Himyer bölgesinden gelen Arap eşrafından olduğunu, ancak bu ailenin Hezbâniyye Kürtlerinin Ravvâdî koluna mensup hale geldiğini belirtir.
Bu ifade, ailede Arap kökenli unsurlar bulunsa da Kürt kültürü ve kimliği içinde benimsendiğini göstermektedir.
Tarihsel olarak değerlendirildiğinde Selahaddin Eyyubi’nin Kürt kökenli bir sultan olduğu söylenebilir. Ailesi büyük olasılıkla hem Kürt hem Arap unsurları barındırsa da, Selahaddin bizzat Kürtçe dilini biliyor ve Kürt kimliğiyle anılıyordu.
Ayrıca o dönemde “Türk”, “Kürt” veya “Arap” şeklindeki etnik kimlik ayrımları bugünkü kadar ön planda değildi; ortak kimlik olarak Müslümanlık öncelikliydi.
Bu tarihsel bağlam göz önüne alındığında, Selahaddin Eyyubi genellikle Kürt asıllı bir hükümdar olarak kabul görmektedir.