Türkiye’nin siyasi gündemini yıllardır meşgul eden Selahattin Demirtaş davasında, yeni ve oldukça kritik bir gelişme yaşandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) verdiği karar, Türkiye tarafından yeterli bulunmadı ve dosyanın AİHM Büyük Daire’ye taşınması talep edildi. Bu hamle, sadece hukuki bir adım değil; aynı zamanda siyasi ve diplomatik düzlemde de yeni tartışmaların fitilini ateşledi.
büyük daire devreye girerse ne olur?
AİHM’in en üst karar mercii olan Büyük Daire, yalnızca istisnai durumlarda devreye giriyor. Demirtaş hakkındaki kararın buraya taşınması, davanın yalnızca bireysel haklar bağlamında değil, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin genel yorumu açısından da önemli olduğunu ortaya koyuyor. Büyük Daire, 17 yargıçtan oluşan özel bir yapıya sahip. Buradan çıkan kararlar, sadece Demirtaş davası özelinde değil, tüm üye ülkeler için emsal teşkil edecek nitelikte.
türkiye’nin stratejisi neye dayanıyor?
Türkiye, Demirtaş’ın uzun süreli tutukluluğu konusunda verilen kararın yeterince hakkaniyetli olmadığını ve ülkenin terörle mücadelesi bağlamında daha geniş bir perspektiften ele alınması gerektiğini savunuyor. Bu nedenle AİHM'in ilk kararına itiraz edilerek, meselenin Büyük Daire’de yeniden değerlendirilmesi talep edildi.
Bu başvuru, yalnızca hukuki teknik bir süreç değil; aynı zamanda uluslararası ilişkilerde Türkiye’nin yargı egemenliğini ve güvenlik kaygılarını vurgulamak için attığı dikkat çekici bir adım olarak değerlendiriliyor.
demirtaş süreci neden bu kadar önemli?
HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu, yıllardır hem Türkiye içinde hem de uluslararası kamuoyunda tartışma konusu. AİHM’in daha önce verdiği “serbest bırakılmalı” kararı, Türk yargı sistemiyle AİHM arasındaki çelişkileri gözler önüne sermişti. Şimdi ise dosyanın Büyük Daire'ye taşınması, bu çelişkinin daha da derinleşebileceği ihtimalini gündeme taşıyor.
kararın yankıları ne olabilir?
Büyük Daire’nin vereceği karar, yalnızca Demirtaş’ın hukuki geleceğini değil, Türkiye’nin AİHM ile ilişkilerini de doğrudan etkileyecek. Karar, Türkiye'nin uluslararası hukukla ilişkilerinde yeni bir yol ayrımı anlamına gelebilir. Aynı zamanda bu süreç, Avrupa Konseyi ile olan diyaloğun da seyrini değiştirme potansiyeline sahip.