Türkiye’nin deprem haritasında gözler bir kez daha Batı Anadolu’ya çevrildi. Son dönemde Sındırgı’da yaşanan sarsıntılarla ilgili konuşan Jeoloji Profesörü Şener Üşümezsoy, beklenmedik bir yön gösterdi. Sındırgı’daki artçıların göz korkutmasına rağmen, asıl dikkat edilmesi gereken noktanın sessiz kalan Simav Fayı olduğunu belirtti.
“Sındırgı’da büyük deprem riski yok ama…”
Uzun süredir kamuoyunun yakından takip ettiği deprem uzmanı Şener Üşümezsoy, son açıklamalarıyla yeni bir tartışmanın kapısını araladı. Özellikle Sındırgı’da peş peşe yaşanan artçı depremler, vatandaşlarda büyük bir tedirginliğe neden olurken, Üşümezsoy bu artçıların büyük bir depremin habercisi olmadığını söyledi. Ancak bununla birlikte, gözden kaçan çok daha ciddi bir tehlikeyi gündeme getirdi: Simav Fayı.
Üşümezsoy’un ifadesine göre, Sındırgı’daki fay hattı geçtiğimiz depremlerde kısmen kırılmış, bazı segmentlerinde yeterli hareket gözlemlenmiş durumda. Bu nedenle süregelen sarsıntılar yalnızca artçı niteliğinde. Fakat asıl enerji birikiminin Simav Fayı üzerinde devam ettiğine dikkat çeken ünlü jeolog, bu bölge için 6.5 ila 6.8 büyüklüğünde bir deprem senaryosunun ihtimal dahilinde olduğunu söyledi.
“Ampul gibi patlayan faylar… Sırada Simav olabilir!”
Deprem gerilimini daha anlaşılır bir metaforla açıklayan Üşümezsoy, Batı Anadolu’daki dört önemli fayı – Gediz, Demirci, Sındırgı ve Simav – “ampul sistemi”ne benzetti. Bu sisteme göre, her fay bir ampul gibi düşünülebilir ve zamanla enerji doldukça bu ampuller “yanarak” kırılma yaşar.
Gediz Fayı: 1971 yılında 7.1 büyüklüğündeki depremle kırıldı.
Demirci Fayı: 1965 yılında 6.4 büyüklüğündeki depremi yaşadı.
Sındırgı Fayı: 6.1 büyüklüğündeki depremle kısa süre önce enerji boşalttı.
Simav Fayı: 2011’de 5.9 büyüklüğünde bir sarsıntı oldu ama ana enerji hâlâ aktif.
Üşümezsoy’a göre, bu zincirden geriye yalnızca Simav kalmış durumda. Diğer fay hatları enerji boşaltımını büyük oranda tamamlamışken, Simav Fayı hâlâ gerilim biriktirmeye devam ediyor.
“Simav Dağı'nın yükselişi bile bu fayın gücünü gösteriyor”
Üşümezsoy’un değerlendirmelerine göre, Simav Dağı’nın bugünkü 1800 metrelik yüksekliği bile bu bölgedeki fay hareketlerinin gücünü gösteriyor. Yüzlerce yıldır devam eden dikey atımlar sonucunda oluşan bu yükselme, burada binlerce yıldır büyük depremler yaşandığını kanıtlar nitelikte.
Ancak bilim insanı, bu tehlikenin hemen gerçekleşecek bir felaket anlamına gelmediğini özellikle vurguluyor. Simav’da potansiyel bir deprem bekleniyor olsa da, bunun zamanlamasıyla ilgili net bir öngörüde bulunmak mümkün değil. “Bu risk yarın da olabilir, 50 yıl sonra da” diyen Üşümezsoy, deprem gerçeğini göz ardı etmeden ama panik de yaratmadan yaşamanın önemine dikkat çekiyor.
Sındırgı’nın altındaki ikincil faylara dikkat
Sındırgı’daki son depremlerin tam anlamıyla ana faya bağlı olmadığını da ifade eden Üşümezsoy, bölgedeki ikincil fay hatlarının, artçı sarsıntıların kaynağı olduğunu belirtti. Bu faylar, ana faya paralel şekilde yer alıyor ve “küreme” olarak adlandırılıyor. Bu ikincil sistemde yaşanacak sarsıntıların zaman zaman 5 büyüklüğüne kadar ulaşabileceğini ama büyük deprem riski taşımadığını söylüyor.