İstanbul
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gündem Siyasi düşüncelerinize seslenmiyorum vicdanlarınıza sesleniyorum

Siyasi düşüncelerinize seslenmiyorum vicdanlarınıza sesleniyorum

Sadece bizde değil, Hemen hemen dünyanın her yerinde mülteciler ya da ötekiler olarak adlandırılan milyonlarca insanın karşılaştığı bir sorundur: 

Sadece bizde değil, Hemen hemen dünyanın her yerinde mülteciler ya da ötekiler olarak adlandırılan milyonlarca insanın karşılaştığı bir sorundur: 
Kin, öfke, kabullenememe ve ırkçılık. 
Özelikle de Arap Baharı denilen Müslüman coğrafyasındaki ayaklanmalarla başlayan ve büyük yıkımlara dönüşen trajediden sonra canlarını kurtarmak adına dünyanın her yerine dağılmak zorunda kalan mülteci akınları bu duyguyu daha da depreştirdi. 
Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, 
Mültecilere yönelik öfke daha da büyüdü. 
Bunun birçok nedeni var. 
Ama en önemlisi 2000 yılların başından beri devam eden ekonomik krizler, 
Batı toplumunda yaşayan insanların ekonomiden almış oldukları payı azalttı. 
Bu azalmanın yaratmış olduğu kaygı, endişe ve korku, 
Mültecilerin varlığına yönelik bir tavra dönüştü. 
Ve ekonomik kaygı artıkça. 
Mültecilere yönelik öfkede aynı şekilde artmaya başladı. 
Bunu engellemenin yolu olarak mültecilerin Türkiye’de kalması adına yeni bir siyaset geliştirdiler. 
AB’ye üyelik görüşmeleri ve vize serbestiyeti ile birlikte milyarlık yardım teklifleri sunarak… 
Mültecilerin Türkiye dışında Avrupa’ya gitmemeleri sağlandı.
Bu durum Türkiye’de 4 milyona yakın mültecinin şimdilik kalma gerekçesi oldu. 
Bu işin politik yönü. 
Bir de insani yönü var ki… 
Eğer hakikaten Suriye’de neler yaşandı konusunu içselleştirirseniz mültecilere yönelik öfke ve düşmanlığın büyük bir günah olduğunu görürsünüz. 
Bir ülke düşünün, 
Adı Suriye… 
Babadan oğula geçen bir sistemle yönetiliyor. 
Ve dünyadaki bütün örgütlere yer açıyor,     2 şartla: 
1) Suriye'de hiç eylem yapmamaları koşulu 
2) Kendi ülkelerinde Suriye yönetimine destek verme koşulu 
Ve bu ülke: 
Komünist, 
Miliyetçi, 
Sol,
Sağcı, 
İslamcı,
Hiristiyan,
Arap,
Filistinli, 
Türk,
Kürd,
İngiliz, 
Alman,
Italyan, 
Latin Amerikalı vs.
Yüzlerce örgüte ev sahipliği yaparak kendi icerisinde de Orta Doğu’nun en tehlikeli istihbarat örgütü olan El Muhaberat ile kan kusturuyor. 
Ama hayat yine devam ediyor Suriye’de
Kimi çaresizlikten,
Kimi korkudan, 
Kimi zamana bırakarak, 
Kimi de destek vererek… 
Suriye yönetimi 2010 yılına kadar sadece içerideki baskılarla örgütlere verdiği destek ve Lübnan’ı işgal etmesi ile konuşulan bir ülkeydi.
Ama 2010 yılında Tunus’ta başlayan ayaklanmalar Suriye’ye de sıçrayınca 
Suriye'nin adı bu sefer iç savaşla anılan ülke olmaya başladı.
Ve bizim hikayemiz de burada başlıyor. 
Ve elinizi vicdanınıza koyun öyle karar verin! 
Suriye’ye sıçrayan ayaklanma, 
Dünyanın büyük çoğunluğu tarafından         desteklendi. 
Esad düşecek, dendi… 
Ama olmadı!
Esad uçaklarla, tanklarla ve bombalarla kendi şehirlerini, kasabalarını ve köylerini bombalamaya başladı… 
Bunun karşısında, 
Onlarca örgüt elde silah Esad’a karşı şehirlerde savaşmaya devam etti. 
Yetmedi! 
Esad yanlısı 81 örgüt kuruldu. 
İran devleti Suriye’ye girdi.
Ruslar Suriye’ye girdi.
Esad karşıtı örgütlerin sayısı yüzleri buldu… 
Neredeyse her şehir ve kasaba da bir örgüt kurulmaya başlandı.
Ve bu örgütler hem Esad ile hem birbirleri ile savaşmaya başladılar. 
Ki en lanetlisi DEAŞ oldu… 
Böyle kimin dost,Kimin düşman olduğu belli olmayan bir ortamda 
1 milyona yakın insan öldürüldü. 
1 milyondan fazla insan yaralandı. 
10 milyon insan göç etmek durumunda kaldı. 
Suriyenin 4/3 ü yıkıldı. 
Tam bir hayalet ülke haline geldi. 
Ve bu vahşet, 
Bu yıkımlar milyonlar günlük hayatlarına devam ettiği bir zaman dilimi olan 2011 martından sonra başladı. 
Esad in attığı bombalar kendini yıllarca destekleyenleri de öldürdü. 
Muhaliflerin attığı bombalar Esad’tan nefret eden insanları da öldürdü. 
Kurşun ve bombalar insan seçmiyordu. 
İnsanlar niçin öldürüldüklerini anlamadan     öldürüldüler. 
Kimseye düşman değildiler. 
Ya da kimseye dost da değildiler. 
Sadece Suriye’de doğmuşlardı.
Ve Suriye onların ülkesiydi.
Tek suçları Suriyeli olmaktı.
Onlar:
Esnaftılar, 
Öğretmendiler, 
Doktor ve mühendistiler, 
Avukat, asker ve polistiler, 
Köylü ve işçiydiler, 
Memurdular, 
Kadın ve çocuktular, 
Hiç kimsenin tarafı değildiler… 
Bir gün devlet bombalıyordu.
Bir gün farklı bir örgüt, 
Bir gün örgütler birbirleri ile savaşırken bombalıyordu onları. 
Bir gün "A" örgütü şehri ele geçiriyordu.
Bir süre sonra "B" örgütü ele geçiriyordu.
Ve bu 7 yıldır devam ediyor. 
Ne zaman biteceği de meçhul…
Şimdi soruyorum size:
Herkesin terk ettiği bu ülkede, 
Herkesin yanlız bıraktığı bu üllkede, 
İyi ve kötünün sürekli yer değiştirdiği bu ülkede, 
Artık sizin savaşınız olmayan bu savaşta, 
Siz yaşamış olsaydınız,
Ailenizi bu vahşetten uzak tutmaz mıydınız?
Siz olsaydınız,
Bu ölüm tarlalarından ailenizi kacırmaz     mıydınız?
Size soruyorum:
Elinizi vicdanınıza koyup öyle cevap verin! 
Ailesini bu cehennemden kaçıran kişi 
Korkak veya hain olabilir mi!