İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Gündem Sumud Filosu aktivistlerinden Said Ercan ve sanatçı Fethullah Badem gazetemizi ziyaret etti: 'Gazze bizi iyileştirdi, biz Gazze'yi değil’

Sumud Filosu aktivistlerinden Said Ercan ve sanatçı Fethullah Badem gazetemizi ziyaret etti: 'Gazze bizi iyileştirdi, biz Gazze'yi değil’

Sumud Filosu aktivistlerinden yazarımız Said Ercan ve sanatçı Fethullah Badem Yeni Birlik Medya Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sena Akkaya'yı gazetemizde ziyaret etti. Gazze ve insanlık için çıktıkları yolculukta yaşadıklarını anlattılar.

Gazze bizi iyileştirdi, biz Gazze'yi değil’

Sumud Filosu aktivistlerinden YeniBirlik yazarı Said Ercan, “Gazze bizi iyileştirdi, biz Gazze'yi iyileştirmedik. Gazze bizi kendimize getirdi.” dedi.

Ümmügülsüm Yiğit - Nilsu Çakıroğlu

Sumud Filosu aktivistlerinden YeniBirlik yazarı İletişimci Said Ercan ve sanatçı Fethullah Badem, YeniBirlik Medya Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Sena Akkaya’yı ziyaret etti. Ziyarette Ercan ve Badem, Sumud Filosu’na nasıl katıldıklarını, 9 gün süren umut dolu yolculuklarını, İsrail hapishanesindeki gözaltı süreçlerini ve Türkiye’ye dönüşlerini YeniBirlik okurları için anlattı. 

Geriye bir deniz kalmıştı

- Hemen hemen tüm dünyanın canlı izlediği, türlü tehlikelerin göze alındığı, yorucu, meşakkatli bir yolculuktu. Süreçten söz eder misiniz? Amacınıza ulaştınız mı?

Said Ercan:

Çok şükür iyiyiz. Hakikaten yorulduk ama bunlar tatlı yorgunluklar. Okullara gittim, liselere gittim... Çocuklardaki o coşkuya şahit olduk. İki sene önce ellerine Filistin bayrağı verirken almayanların şimdi kendiliğinden coşkuyla alması bile, o davanın, oradaki insanların insanlık dramını anlatabildiğimizin bir kanıtı. Amacımız, dünyaya duyurmaktı ve çok şükür onu başardık. "Bir an önce ateşkes talep ediyoruz, bu zulmün, soykırımın bitmesini talep ediyoruz" diye yazmıştık, bu bir nevi duamızdı ve karşılık buldu. Bu süreç, bizim hayatımızda da bir dönüm noktası oldu.

- Küresel Sumud Filosuna katılma kararınızda en büyük etken neydi?

Said Ercan: 

İçimiz sürekli doluyordu. Ben 25 yıldır yazıp çiziyorum. Gazze için: Üç defa Mısır'a gittim, yardım götürmeye çalıştık. Ürdün tarafından tırlar yükledik, Suriye üzerinden denedik, olmadı. Geriye bir deniz kalmıştı. Yani artık kara ablukası yarılamayınca, insanlara kapılar açılmayınca, o yetim çocukların bize sarılması, enkaz altındaki annesinin bileziklerini alıp Mısır'a geçen kızın hikayesi... Hepsi birikti.
Benim 14 yıl sonra doğan 4 yaşında oğlum var. Bir süre sonra diyorsun ki, "Bu zulmün durması için ufacık da olsa bir vesile olacaksam, olayım." Artık başka bir şey düşünemiyorsun. O kurdeleyi (turkuaz kurdele) takıp destek vermek yetmedi, daha fazlasını yapabilirdim dedim ve yola çıktım.

- Sayın Badem, yolculuğa siz nasıl karar verdiniz?

Fethullah Badem: 

Biz maalesef kendimizi bildik bileli savaşların içerisine doğduk. Bosna, Irak, Suriye... Etrafımızda sistematik bir şekilde mazlumlar öldürüldü ve inancımız bunlara sessiz kalmamayı emrediyordu. Dilimizle yaptıklarımızın artık elimizle bir şeyler yapabileceğimiz bir hale dönüşmeliydi. Biz elimizden geldiğince boykotlarla zulme sessiz kalmamaya çalıştık ama daha fazlası gerekliydi. Filo bu fırsatlardan bir tanesiydi. Biliyorsunuz ki filoda 47 ülkeden 497 aktivist vardı. Zaten orada olmak isteyen, müracaat eden bir milyonun üzerinde insan vardı. İnsanlığın vicdanı bu kadar zulmü kaldırabilecek seviyede değildi. Farkındaysanız sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da dini, dili, rengi bize benzemeyen hatta ideolojisi farklı eğilimlere olan insanlar artık yüzbinlerin katıldığı eylemler düzenliyordu. Bu artık sadece dini bir zorunluluktan ziyade, bir insanlık meselesiydi.

- Yolculuk öncesi herhangi bir tehdit, uyarı aldınız mı?

Fethullah Badem: 

İsrail net bir şekilde, "Bu defa gelen filoya öyle bir müdahalede bulunacağız ki, bir daha insanlar böyle bir çalışmaya cesaret edemeyecek" dedi. Tehditler buradayken başladı. Kaptanların sertifikalarını iptal etme, sigorta iptalleri, gemileri yola çıkarmamak adına resmi işlemler... Nerede nüfuzu varsa kullandılar. Hatta "Gelenleri burada, şu hapishanede ağırlayacağız" diyerek hapishane isimleri verdiler.

- Gazze'ye yaklaşıldığında, kırmızı alana girdiğinizde neler yaşandı?

Fethullah Badem: 

Ben ilk defa Gazze'ye ulaşacağımızı ummaya başlamıştım. Akşam saatlerinde müdahale başladı. Biz daha önceki filoların rekorunu kırmıştık. 40 mile düştüğümüzde, sadece bir askeri büyük gemi kalmıştı önümüzde. Kimseye ulaşamıyorduk. Orada bir karar vermek zorundaydık. Sabah namazını kılıp istişare ettik ve "Gidebildiğimiz yere kadar gidelim" diyerek yola devam ettik. 36.8 mil mesafede etrafımızı çevirdiler. Hücum botlar ve Zodyaklar ağır silahlarla geldiler. Ana gemilerimize el koydular. Bunlar: Alma, Sirius. Adara.

- Askerlerin gemiye çıkması sonrası yaşananlar... Ne hissettiniz?

Said Ercan:

 Kişi başına iki askerle çıktılar, yüzleri kapalıydı ve ağır silahlılardı. İlk müdahale silahla oldu, bağırarak silah dayadılar. Ama biz çok metanetliydik. Kimsenin gözünde bir korku, endişe yoktu. Hatta biz onların ellerindeki silah ve bizim silahsız olmamıza rağmen titremelerini, gözlerindeki korkuyu gördükten sonra gülümsemeye başladık. Kameralarımızı hemen kırdılar, Filistin bayraklarını denize attılar. Ellerimiz ters kelepçeli şekilde hapishaneye götürüldük.

- Gözaltı süreci ve hapishane… Neler yaşandı?

Said Ercan:

Eşyalarımızın birçoğunu çöpe attılar. 16'ya yakın sorgu masasından geçtik. Sürekli aynı sorular: "Niye geldiniz, amacınız ne, kime çalışıyorsunuz, terörist misiniz?" gibi. Bir askere, "Biz Gazzeli çocuklar için geldik. Haberlerde bombalandığını, aç susuz bırakıldığını duyduk. Onlara oyuncak getirdik, su getirdik" dedim. Fikrimin değişip değişmediğini sorunca, "Bırakmadınız ki bir görseydik, belki değişirdim ama şu an sizin bu yaptığınız tavırlarla fikrimizin doğru olduğunu kanıtlamış oldunuz. Çünkü aynı şeyleri bize de yaptınız" dedim.
Psikolojik şiddet de vardı. "Burası İsrail toprakları, tekrar et" diye bağıran askerlere ben hep sessiz kaldım. Hapishanede sabaha kadar hücreleri inlettik. Bize ekmek arası reçel verdiklerinde, onu duvara sıyırıp "Free Gaza" ve "We will return" (Geri döneceğiz) yazdık. Gardiyanlar bunu görünce çıldırdılar ve o gece bizi dört defa oda değiştirerek uyutmamaya çalıştılar. Ancak biz oradaki dayanışmamızla, ranzaları birleştirip yattık.
Evet, biz onlara suçlu gibi davranmadık ama onlar bize suçlu gibi davranmaya çalıştılar. Gözlerindeki korkuyu görüyorduk. Bir insanı tuvalete götürürken üç kişinin koluna girmesi, gardiyanın, polisin yüzünün kapalı olması... Onların ne kadar korkak bir millet olduğunu bizzat gördük. Bunlar savaşmayı oturdukları yerden bomba atmak zannetmişler.
“Kardeşlerimizi biz kurtaracağız”

Fethullah Badem:

 Orada gözaltına alınma sürecinde her millete farklı davranılıyordu. Diğer ülke vatandaşlarının kollarından tutup götürülürken. Türk Pasaportuna sahip arkadaşlarımızı kafakola alıp götürdüler. İsrail askerlerinin Türklere karşı büyük nefret duygusu vardı.
Biz farkında olmasak da onlar düşmanlarını iyi tanıyorlar. Bizleri tanıyorlar ve Türklere karşı kinleri var. Bizim onların başına dert olacağımızı biliyorlar. Ben ilk defa burada iyice hissettim ki Allah’ın izniyle oradaki kardeşlerimizi biz kurtaracağız.

- Türkiye'ye dönüşünüzde havaalanındaki o coşkulu karşılama ne hissettirdi?

Fethullah Badem:

Hiçbirimizin haberi yoktu. Başka bir yere götürülüyoruz zannediyorduk. Havaalanına geldiğimizde fark ettik. Türkiye bizi kucakladı. Devlet yetkililerimiz, sivil toplum örgütleri ve halkımız... Herkes oradaydı. İlk günün akşamında konsolosluğumuzdan geldiler. Türk devletini orada çok şükür hissettik.

- Son mesajınız nedir?

Said Ercan: 

Gazze bizi iyileştirdi, biz Gazze'yi iyileştirmedik. Gazze bizi kendimize getirdi. O çocuklar, dünyanın işgal altında olduğunu gösterdi. Unutmayalım ki, Gazze sadece bir coğrafya değil, bir insanlık davasının sembolüdür. Bizim oradaki kardeşlerimizi kurtaracağımıza, Filistin'i özgürleştireceğimize dair inancım daha da arttı. İnşallah bir sonraki gidişimiz tamamen özgür Filistin'e, özgür Kudüs'e ve özgür Gazze'ye olur.