ABD’de Türkiye’nin F-35 programına olası dönüşü yeniden gündemin üst sıralarına taşındı. Türkiye karşıtı açıklamalarıyla bilinen eski CIA ve Pentagon çalışanı Michael Rubin, Yunan basınına verdiği demeçte Washington kulislerinde konuşulan perde arkasını açık etti. Rubin, ABD Başkanı Donald Trump’ın Türkiye için Kongre’yi devre dışı bırakabilecek bir formül arayışında olduğunu itiraf etti.
Rubin’e göre Ankara’nın F-35 programına yeniden dahil edilme ihtimali, Washington’daki bazı siyasi ve askeri çevrelerde ciddi rahatsızlık yaratıyor. Bu rahatsızlığın merkezinde ise sürecin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından iç politikada güçlü bir siyasi kazanım olarak sunulacağı endişesi bulunuyor.
Rubin’in endişesi
Michael Rubin, Türkiye’nin F-35’lere yeniden kavuşmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından büyük bir diplomatik ve stratejik başarı olarak ilan edileceğini savundu. Açıklamalarında daha da ileri giden Rubin, Türkiye’nin bu uçakları İsrail’e karşı kullanabileceği yönünde senaryolar dile getirerek tartışmayı farklı bir boyuta taşıdı.
Bu söylemlerin, ABD Kongresi ve İsrail yanlısı lobilerde Türkiye karşıtı refleksleri diri tutmaya yönelik olduğu değerlendirmeleri yapılıyor.
CAATSA engeli ve 30 günlük kritik takvim
Rubin’in açıklamalarına göre Trump yönetiminin önündeki en büyük hukuki engel, CAATSA yaptırımları. ABD yasalarına göre Türkiye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması ya da askıya alınması için Kongre’nin bilgilendirilmesi ve sürece dahil edilmesi gerekiyor. Bu kapsamda Kongre’nin, yürütmenin alacağı kararı incelemek için 30 günlük resmi bir süresi bulunuyor.
Rubin, Trump’ın bu süreci “ABD’nin hayati çıkarları” gerekçesiyle aşmaya çalıştığını ve Beyaz Saray’ın Kongre’ye Türkiye için özel bir formül sunmaya hazırlandığını öne sürdü.
Masadaki seçenekler: Yaptırımlar askıya alınabilir
Rubin’in iddialarına göre Trump ve ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Türkiye’nin F-35 programına yeniden dahil edilmesi için çeşitli senaryolar üzerinde çalışıyor. Bu seçenekler arasında CAATSA yaptırımlarının askıya alınması, bazı maddelerden muafiyet tanınması ya da sürecin teknik gerekçelerle yeniden tanımlanması bulunuyor.
Bu adımların Kongre’ye “sınırlı ve kontrollü” bir çerçeve içinde sunulmasının planlandığı ifade ediliyor.
S-400 başlığı yeniden gündemde
Rubin’in analizinde Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400 hava savunma sistemleri de yeniden gündeme getirildi. Türkiye’nin S-400’leri tamamen devre dışı bırakmasa bile “işlevsiz” hale getirecek bazı teknik adımlar atabileceği iddia edildi.
ABD yönetiminin bu durumu Kongre’ye “artık bir tehdit unsuru yok” şeklinde sunarak F-35 sürecinin önünü açabileceği öne sürülüyor.
Asıl korku: Türkiye’nin teknolojik kazanımı
Rubin’in açıklamalarında dikkat çeken bir diğer nokta ise Türkiye’nin savunma sanayii kazanımlarına yönelik endişe oldu. Eski Pentagon yetkilisi, Türkiye’nin F-35 teknolojisine yeniden erişmesinin yerli savaş uçağı KAAN projesine büyük ivme kazandırabileceğini savundu.
Bu durumun, özellikle İsrail ve bazı ABD müttefikleri açısından “emsal teşkil eden ve dengeleri bozabilecek” bir gelişme olarak görüldüğü ifade edildi.
Gözler Trump–Erdoğan hattında
ABD mevzuatı gereği, Türkiye ile ilgili olası bir F-35 ve yaptırım adımı Kongre’ye bildirildiği anda 30 günlük resmi inceleme süreci başlayacak. Bu süre boyunca Kongre’nin sürece itiraz etme, ek şartlar koyma veya kararı durdurma yetkisi bulunuyor.
Bu nedenle Washington’daki siyasi trafik hız kazanırken, sürecin nasıl sonuçlanacağı Trump–Erdoğan hattından çıkacak siyasi iradeye bağlı olacak. ABD başkentinde önümüzdeki 30 gün, Türkiye–ABD ilişkilerinde kritik bir dönemeç olarak görülüyor.