Yüksek Seçim Kurulu (YSK), CHP'nin İstanbul’da Sarıyer, Tuzla, Bakırköy, Başakşehir ve Ataşehir ilçelerinde yapmayı planladığı kongrelerin durdurulmasına ilişkin ilçe seçim kurulu kararlarını hukuki temelden yoksun bularak iptal etti. Kurul, “tam kanunsuzluk” vurgusuyla aldığı kararın gerekçesini de kamuoyuyla paylaştı.
Olayın arka planında, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ara kararı doğrultusunda ilçe kongrelerinin geçici olarak durdurulması yönündeki değerlendirme yer alıyor. Ancak YSK, siyasi partilerin iç işleyişine müdahale niteliği taşıyan bu kararların, ilçe seçim kurulları tarafından alınamayacağını belirterek, mevcut kararların hukuken geçersiz olduğunu ortaya koydu.
mahkeme kararı mı, ilçe seçim kurulu mu?
CHP’nin 39. Olağan Kurultay süreci kapsamında İstanbul’da gerçekleştirmek istediği ilçe kongrelerine dair süreç, beklenmedik bir yargı müdahalesiyle karşı karşıya kaldı. Mahkemenin ihtiyati tedbir kararı sonrası, ilgili 5 ilçedeki seçim kurulları kongre sürecini askıya aldı. Ancak CHP, bu durumu “yetki aşımı” olarak değerlendirerek konuyu Yüksek Seçim Kurulu'na taşıdı.
YSK’nın 9 sayfalık gerekçesinde, açıkça belirtildi: İlçe seçim kurullarının, partilerin tüzüğüne uygun şekilde yürütülen kongre süreçlerini durdurma yetkisi hukuken bulunmamaktadır. Bu nedenle alınan kararlar, tam kanunsuzluk hali oluşturmuştur.
siyasi partilerin iç işleyişine yargı sınırı çizildi
YSK’nın bu kararı yalnızca CHP özelinde değil, tüm siyasi partilerin iç işleyişi açısından emsal teşkil edecek nitelikte. Kurulun “tam kanunsuzluk” ifadesini kullanması, bundan sonraki süreçlerde yerel mahkeme ya da seçim kurullarının parti içi süreçlere müdahale etmesinin önünü hukuken kapatabilecek bir zemin oluşturdu.
il yönetiminin görevden alınmasına itiraz reddedildi
YSK’nın dikkat çeken bir diğer kararı ise, CHP İstanbul İl Yönetimi'nin görevden alınmasına dair yapılan itirazın reddioldu. Kurul, bu konuda “tam kanunsuzluk” oluşmadığına hükmederek il yönetiminin mevcut statüsünün devam etmesine karar verdi.
Bu durum, partinin iç yapısında oluşabilecek olası değişimlerin sadece kurultay ve parti içi süreçlerle şekillenmesi gerektiği yönünde bir mesaj olarak da değerlendiriliyor.