İstanbul
Açık
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi ZAMAN GEÇER SESLER KALIR

ZAMAN GEÇER SESLER KALIR

Türklerin Rumeli'ne geçtikleri ilk yer olan Çardak kasabasını merkeze alınarak; savaşın, yoksulluğun, işgalin, acıların ve yanmış yıkılmış şehirlerin gölgesinde; aile, vatan ve doğa sevgisi, dostluk, sevda, arkadaşlık konularını yerel dille ama evrensel bir bakışla anlatan Zaman Geçer Sesler Kalır okurla buluştu.

2022 yılında 77. Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alan Dünya Döner Renkler Kalır kitabının gölge kahramanı Sabite Hanım’ın yaşamının, on yaşıyla Cumhuriyet’in ilanından hemen sonrasına kadar olan dönemini anlatan roman okurlarının o zamanlara adeta birebir tanık olmasını sağlıyor.

Gerçek olaylara dayanan Zaman Geçer Sesler Kalır Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme karşı verilen onurlu direniş destanının da romanıdır aynı zamanda.

Sabite, Zehra, Fedora... Üçü de birbirinden farklı, üçü de güçlü kadınlar...

Cumhuriyet’in ilanından bir süre sonra sonlanan roman; savaş, kıtlık, salgın, işgal günlerini anlatırken, bir yandan da sevginin, aşkın, dostluğun, dayanışmanın, toprağa bağlılığın, mücadele etmenin güzelliğini göstererek “Umut hep var...” diye fısıldıyor.

“Mırıltısına önce bir serçe cevap verdi, ardından bülbüller, sakalar neşeli çığlıkları, kırlangıçlar kanat sesleriyle katıldılar. Sanki, hayata inanın, her şeyin bir sonu var, kötü günlerin de, hiçbir şeyin sizi yolunuzdan çevirmesine izin vermeyin diyorlardı.

Bir zamanlar bomba seslerinin, acı feryatların yükseldiği Çanakkale Boğazı ya da eski ismiyle Kale-i Sultaniye Boğazı şimdi, akıp giden zaman kadar dingin uzanıyordu önünde.

Unutmayacaklardı. Bomba seslerini de, kadınların acı feryatlarını da,askerlerin canlarını teslim ederken verdikleri o soluk iç çekişlerini de unutmayacaklardı ama en çok oyun oynayan çocukların neşeli sesleri, çocuk gülüşleri, onların geleceğe yürüyen ayak sesleri olacaktı kulaklarında.”