İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi İstanbul Haberleri Deprem uzmanından korkutan yorum: İstanbul için zaman doldu!

Deprem uzmanından korkutan yorum: İstanbul için zaman doldu!

Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Okan Tüysüz, Marmara Bölgesi'ni bekleyen deprem tehlikesini anlattı.

KAYNAK: AA

Türkiye'nin en kalabalık ve ekonomik anlamda da can damarı kabul edilen kadim şehri İstanbul’un deprem tarihi hakkındaki detayları paylaşan Okan Tüysüz megakente korkutan uyarılar yaptı.

Prof. Dr. Okan Tüysüz, Marmara Bölgesi'ni bekleyen deprem tehlikesi hakkında ve İstanbul'da geçmişte gerçekleşen depremler hakkında aktarımda bulundu:

Türkiye coğrafi konumu ve jeolojik yapısı nedeniyle dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor. Ülkenin en önemli deprem kaynaklarından biri olan yaklaşık 1600 kilometre boyundaki Kuzey Anadolu Fayı Bingöl Karlıova’dan başlayarak batıya doğru Erzincan-Niksar-Tosya-Bolu yönünde uzanıyor.

Bolu’dan batıya doğru kollara ayrılan fayın kuzey kolu Düzce ve Sakarya’dan geçerek İzmit Körfezi’nden denize giriyor ve Adalar açığından geçip Kumburgaz-Silivri-Tekirdağ açıklarından geçerek Mürefte’de tekrar karaya çıkıp Saros Körfezi’nden Kuzey Ege ve Yunanistan’a kadar uzanıyor.

Ölçümlere göre bu kolda fayın 15-20 mm/yıl olan hareket hızı diğerlerine göre çok daha fazla ve bu nedenle de “Ana Kol” olarak adlandırılan bu kolda depremler daha sık oluyor. Bolu-Geyve-İznik Gölü’nden geçen güney kol ise Gemlik körfezinden Marmara suları altına girip sahile paralel uzanıyor. Erdek’te karaya çıkarak Edremit Körfezi’ne doğru uzanıyor. Bu kol da büyük depremler üretiyor ancak daha geniş zaman aralıklarıyla.

İSTANBUL'UN DEPREM TARİHİ

Ülkemizin en kalabalık ve ekonomik anlamda da can damarı kabul edilen kadim şehri İstanbul’un deprem tarihi hakkındaki bilgilerimiz binlerce yıl geriye gidiyor. Bizans ve Osmanlı dönemi kayıtlarında İstanbul’u kimileri önemli oranda etkileyen 100’den fazla deprem var.

1900 yılı öncesinde sismik ölçüm cihazları olmadığından bu depremlerin nerede, hangi fay üzerinde ve hangi büyüklükte oldukları net olarak bilinemiyor ancak yarattıkları hasarın tarihteki kayıtları dikkate alınarak bu özellikleri konusunda tahminler yürütülüyor. Bu bilgilerin net olarak bilinmesi gelecekteki deprem olasılıklarının hesaplanmasında son derece önemli. Buna rağmen en azından 1509 ve 1766 (elbette öncesi ve sonrası da var) depremlerinin İstanbul ve çevresinde önemli hasar yaratan 7’den büyük depremler olduğu ve bunların Ana Kol’dan kaynaklandığı genel kabul görüyor.

Öte yandan 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin doğu ve batıdaki faylarda gerilim artışına neden olduğu bu depremin hemen ardından yapılan çalışmalarla ortaya konmuştu. Nitekim 12 Kasım 1999 Düzce depreminin bu nedenle geliştiği biliniyor ve batıdaki kesimde yani Marmara Denizi’nde de o tarihten bu yana bir büyük deprem beklentisi var.

"MARMARA'DA TEKRARLAMA ARALIĞI DOLDU"

Deprem biliminde genel kuraldır: Bir yerde geçmişte büyük bir deprem olmuş ise belli bir süre sonra orada yine benzer depremler olacaktır. Marmara için deprem tekrarlama aralığı dolmuştur ve her ne kadar zamanını belirlemek mümkün değilse de büyük deprem olasılığı yüksektir. Böyle bir deprem gerçekleştiği takdirde nerede ne kadar hasara yol açacağı da senaryolar vasıtası ile ortaya konmuştur. Bu senaryolarla ortaya konan durum pek de iç açıcı değildir. Olası bir depremde en büyük hasarı alması beklenen yerler Marmara Denizi kıyılarına en yakın alanlardır.

Deprem ile mücadelenin altın kurallarında biri depremin en şiddetli olması beklenen yerlerde nüfusun ve sanayinin artırılmaması ve bunların tehlikenin yüksek olduğu alanların dışına taşınmasıdır.

Ancak İstanbul’da ve Marmara çevresindeki diğer yerleşimlerde bu altın kurallar hiçe sayılmış, bunun sonucunda da en yoğun yerleşim ve sanayi, zemin koşulları en zayıf olan ve depremi oluşturması beklenen faylara en yakın konumdaki yerlerde yoğunlaşmıştır.

"İMAR AFFI AFETLERE DİRENÇSİZ YAPILARI TEŞVİK ETTİ"

Bir depremde bir bölgede ortaya çıkan sarsıntıyı etkileyen başlıca faktörler depremin büyüklüğü, derinliği, depremi oluşturan fayın türü; bulunulan yerin deprem odağına ve faya olan uzaklığı ve zemin koşullarıdır. Hasarı etkileyen ana faktör ise bu yapıların deprem sonucu ortaya çıkan sarsıntıya ve zemin koşullarına dayanabilecek nitelikte olmamasıdır. Deprem büyüklüğü ile hasar oranı arasında kıyaslama yapan istatistiklerde ortaya çıkan manzara ülkemizde deprem gerçeğini gözetmeden inşa edilen yapıların kalitesinin son derece düşük olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

6 Şubat 2023 tarihinde aynı günde yaşanan 2 büyük depremde ortaya çıkan felaket de kentlerimizin ve yapılarımızın depreme ne kadar dirençsiz olduğunu ağır bir bedelle ortaya koymuştur. Nüfusumuzun artmasına ve kırsaldan kente göçün hızlanmasına bağlı olarak 1950'li yıllardan bu yana giderek ivmelenen plansız kentleşme ve bir türlü gelişmiş ülkeler seviyesine çıkartılamayan yapı işçiliği ve denetimi, deprem dirençsiz kent sorununun kar topu gibi giderek büyümesini sağlarken büyük ölçüde siyasi beklentilerle çıkartılan onlarca imar affı da afet dirençsiz yapıları önlemek bir yana aksine teşvik eden bir unsur olmuştur.

Bugün gelinen noktada İstanbul’da 1 milyon 120 bin binanın en azından 700 bin tanesinin olası bir depremde hasar alacağı, bunların 70 ila 80 bin tanesinin ise ya çökeceği ya da çok ağır hasar alacağı bilinmekte ise de bilhassa ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik koşullar altında bu büyük sorunun nasıl ve ne sürede aşılabileceği konusunda toplumda güven oluşturan ve inanılan bir yol haritası oluşturulamamıştır.

Marmara içerisinde olacak büyük bir deprem sadece İstanbul’u değil Marmara Bölgesi’ndeki hemen hemen tüm yerleşim birimlerini etkileyecektir. Bu tür bir depremin olası etkileri farklı araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur.