İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi İstanbul Haberleri İPA'nın raporu ortaya koydu: 'İstanbul'daki 6,8 milyon konutun 1,3 milyonu riskli'

İPA'nın raporu ortaya koydu: 'İstanbul'daki 6,8 milyon konutun 1,3 milyonu riskli'

İPA Başkanı Dr. Buğra Gökçe, İstanbul'da 6,8 milyon konutun yaklaşık 1,3 milyonunun riskli olduğunu açıkladı.

MUHABİR: Emre Kulcanay

İstanbul Planlama Ajansı (İPA), Marmara Depremleri’nin ardından geçen 25 yılda, İstanbul’un depreme hazırlık süreci ve mevcut durumunu ele alan kapsamlı rapor yayımladı.

İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökce, sosyal medya hesabından İPA'nın deprem raporunu paylaşarak çarpıcı verileri ortaya koydu.

Gökce, İstanbul’da 7,5 şiddetindeki bir depremin meydana gelmesi durumunda yüzde 20 ağır hasar olacağını ve olası bir deprem senaryosunda İstanbul'un mevcut yapı stoku sebebiyle riskli durumda olduğuna dikkat çekti.

İstanbul’da her üç yapıdan ikisinin 2000 yılı öncesinde yapıldığını belirten Gökce, 6,8 milyon konutun yaklaşık 1,3 milyonun riskli olduğunu ifade etti.

25 yılın sonunda inşa edilen onca yeni yapıya karşın toplam kentsel risklerin yeterince azalmamış olduğunu söyleyen Gökce, X hesabı üzerinden şunları kaydetti:

İstanbul’da 7,5 şiddetindeki bir deprem olması halinde %20 ağır hasar meydana geleceği öngörülüyor. Her ne kadar yıllar içerisinde dönüşen konut sayısı artsa da olası bir deprem senaryosunda İstanbul mevcut yapı stoku sebebiyle oldukça riskli durumda.

1999 Marmara Depremi Türkiye’nin afet yönetiminde bir milat olarak kabul edildi.

Yapı üretim ve denetim süreçleri kağıt üzerinde kaldı

Buna rağmen imar barışı gibi uygulamalar hayata geçti. Yapı kayıt belgesi alan yapılar risk altında. İmar affı ile elde edilen gelirler de amacına uygun şekilde yapı stoğumuzun deprem direncini arttırmak için kullanılmadı.

1999 depreminden sonra yürürlüğe giren deprem vergilerinden elde edilen gelirler de Türkiye’deki yapı stoğunu iyileştirmek için kullanılmadı. Bu vergilerle 2003-2023 yılları arasında 96 m2 büyüklüğünde 1,3 milyon konut yapılabilirdi.

Marmara Depremleri’nden sonra 2001 yılında 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun çıkartıldı ve yapı denetim kuruluşları oluşturuldu. TMMOB raporuna göre ne yazık ki yapı üretim ve denetim süreçleri kağıt üzerinde kaldı.

6,8 milyon konutun yaklaşık 1,3 milyonu riskli

İstanbul’da her üç yapıdan ikisi 2000 yılı öncesinde yapıldı. 6,8 milyon konutun yaklaşık 1,3 milyonu riskli. 1999 depreminden sonra dönüşmesi gereken konutların yalnızca dörtte biri dönüştürülebildi.

25 yılın sonunda yapılan onca değişikliğe,inşa edilen onca yeni yapıya karşın toplam kentsel risklerin yeterince azalmamış olmasını ise yeni yapıların en riskli yapıların yenilenmesi yerine rant değeri en yüksek bölgelerin dönüşümü için kullanıldığı biçiminde yorumlamak mümkün.
1999 Marmara Depremi sonrası içi boşaltılan ve kentsel rantları değerlendirebilmek için kullanılan “Kentsel Dönüşüm Bölgesi” kavramına ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 73. maddesine süreçiçerisinde bir de 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında “rezerv alan” ve “riskli alan” kavramları eklenmiştir. 2010 yılı sonrası bu kavramlar ile askeri alanlar, yeşil alanlar, hazine ve kamu arazileri ihtiyaç duyan kesim ve bölgeler içinde yeni rant bölgeleri oluşturularak üst gelir grubu projeleri için imara açılmıştır. 6 Şubat Deprem deneyiminin ardından bu istismarın önüne geçmek yerine; rezerv alan yetkisinin genişletilmiştir. Rezerv alan yetkilerinin genişletilmiş olması ve bu amaçla yeni bir kurum kurulması, 1999 Marmara Depremine benzer bir yolun izlendiğini düşündürmektedir.

Yapılması gereken bütüncül bir bakış ile kentlerimizin topyekün afet ve deprem seferberliğinde ele alınarak rant ve yetki odaklı düzenlemeler yerine, kamucu bir bakış açısıyla en dezavantajlı bölge ve en ihtiyaç sahibi kesimlerden başlanarak kentlerimiz ve yapı stoğumuzu yenilemek olmalıdır."