İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Kimdir? Serap Çil kimdir? Fatih Altaylı’ya 'Gizli Arşiv' Tehdidi mi? Serap Çil Yıllar Sonra Konuştu

Serap Çil kimdir? Fatih Altaylı’ya 'Gizli Arşiv' Tehdidi mi? Serap Çil Yıllar Sonra Konuştu

Serap Çil’in gazetecilik kariyeri ve Fatih Altaylı ile yaşadığı tartışmalı süreç, medyanın karanlık yüzünü yeniden gündeme taşıdı. Şiddet iddiaları, yargı süreci ve sessizleşen bir kadının hikâyesi... Tüm detaylar bu özel dosyada.

Sessizliğin Ardındaki Kadın: Serap Çil’in Hikâyesi

Bazı isimler, bir dönemin karanlık arka planında yankılanır. Sessizleşmiş olsa da izi silinmez. Serap Çil, Türk medyasının görünmeyen yüzlerinden biri olarak, hem mesleki adımları hem de adliyelere taşan ilişkisiyle uzun süre konuşuldu. Ancak bu kez, sansasyonun ötesine geçip o hikâyeye farklı bir yerden bakalım.

Moda sayfalarından manşetlere: Bir gazetecinin görünmeyen rotası

Serap Çil’in mesleki yolculuğu, büyük bir iddia ya da sıfırdan gelen başarı öyküsüyle başlamadı. O, Cumhuriyet Gazetesi’nde stajyerlik yapan yüzlerce gençten biriydi. Gözden kaçan yerel haberleri izliyor, STK toplantılarını raporluyordu. Ancak medya kariyeri, kendisini kısa sürede başka bir alanda konumlandırdı: moda. Habertürk’te yazdığı “Moda Polisi” köşesi, onu sektörün içinde görünür kıldı. Sosyal medyada kendisini “moda danışmanı” olarak tanıtan Çil’in adı, asıl olarak 2011’de bambaşka bir vesileyle gündeme geldi.

Bir iddianın gölgesi: Fatih Altaylı ile yaşanan süreç nasıl başladı?

2011 yılı, Türk medyasında birçok ismin yer değiştirdiği, güç dengelerinin yeniden kurulduğu bir dönemdi. Serap Çil’in Fatih Altaylı ile yaşadığı ileri sürülen özel ilişki, yalnızca kişisel bir tartışma değil; medyanın iç yüzüne dair soruları da beraberinde getirdi. Altaylı’nın savcılığa yaptığı başvuru, Çil’in kendisine şantaj yaptığı iddiasını taşıyordu. Bu iddiaya göre Çil, “haber amaçlı” yapılan ödemeleri ilişki sonrası baskı aracı haline getirmişti. Çil ise sessiz kalmadı: Ortada rızaya dayalı bir ilişki olduğunu, kendisine verilen hediyelerin ve paranın tamamen gönüllülük esasına dayandığını savundu.

Dava süreci, tarafların açıklamaları ve medyanın meseleye yaklaşımı, olayın gerçek boyutlarını gölgede bıraktı. Net olan tek şey vardı: Bu ilişki artık yalnızca kişisel bir mesele değildi; medya gücü, kadın-erkek ilişkileri, etik sınırlar ve yargı mekanizması üzerine çok daha derin bir tartışmayı tetiklemişti.

Golf sopası, tutanaklar ve “devletin arka odası”

Serap Çil’in yıllar sonra yeniden ses getiren açıklaması, olayın şiddet boyutunu yeniden gündeme taşıdı. Çil, Habertürk binasında zorla tutulduğunu, golf sopasıyla tehdit edildiğini ve kişisel bilgisayarına el konulduğunu iddia etti. Bu anlatılar, yalnızca bir kadının yaşadığı travmayı değil; o dönemin medya patronlarının dokunulmazlığına dair algıyı da tartışmaya açtı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yıllar sonra Altaylı’ya yönelik “beyzbol sopası” göndermesini işaret ederek “O sopa aslında golf sopasıydı” diyen Çil, geçmişin hâlâ kapanmamış bir dosya olduğunu ima ediyordu.

Sessizlik, hikâyenin sonu değildir

Serap Çil, medya dünyasının sert çeperlerinden dışarı itilmiş ve sessizleştirilmiş bir isim. Ancak her anlatı, bir hatırlamayla yeniden başlar. Onun hikâyesi, yalnızca bir kadınla bir gazetecinin çekişmesi değil; aynı zamanda güç ilişkilerinin, medya ahlakının ve hukuk sisteminin görünmeyen çelişkilerinin bir aynası.

Bugün Serap Çil’in nerede olduğu ya da ne yaptığı bilinmiyor olabilir. Fakat onun yaşadıkları, görmezden gelinen birçok başka hikâyeye ayna tutmaya devam ediyor. Zira bazen en yüksek ses, hiç duyulmayan hikâyelerde gizlidir.