İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİR ADAM GİRER ŞEHRE

YAYINLAMA:

Tiyatronun zeminine fındık kabuğu döşenince hem sahne esnek hale geliyormuş hem de gürültü azalıyormuş. Ne güzel değil mi? Peki yirmi yıl öncesinin haberinin bugün vermek niye? Daha da eski aslında bundan yüzyıllar önce Şekspir’in tiyatrosu Londra’da inşa edilirken fındık kabukları kullanılmış ve yüzyıllar sonraki restorasyonda yeniden aynı yönteme müracaat edilmiş. Eskilerin vardır bir bildiği demiş zahir İngilizler.

Şekspir Giresunlu olmadığı gibi Londralı da değil. Londra’ya yaklaşık üç saatlik uzaklıktaki Avon nehri kıyısındaki Stratford kasabasında doğmuş ve büyümüş. Sonra büyüdüğü yer dar gelmiş ve Londra’da temsiller vermeye başlamış. Ama anlatacağım bu da değil.

Kadim dostlardan Abdurrahman Demirel’le, (ki kendisi tiyatro ile yakından ilgili olduğu gibi fındık diyarı Giresun’dandır) bir Londra seyahatimizde Galler’in köylerinden biri olan Hay-on-Wye’e gitmeye niyetlendik. Bu ücra köydeki dillere destan edebiyat festivalini ziyaret edeceğiz ve Türkiye’ye nasıl uyarlanabileceği konusunda fikir geliştireceğiz. Köy uzak olduğu için bir araç kiraladık ve sağdan direksiyonlu bir otomobille yollara koyulduk. Bu, onunla ilk yol arkadaşlığımız değildi ama kırlara doğru süzüldüğümüz ilk maceramızdı.

O vakitler Essex Üniversitesi’ndeki öğrenimini (onur derecesiyle) henüz bitirmiş Ali Önen bize vaktimiz olursa Şekspir’in kasabasına gitmemizi önerdi. Yolumuzu düşürdük ve uğradık. O zamanlar Abdurrahman, Şekspir’in fındık sevgisini bilmiyor tabii. Ama bir tiyatrocu olarak bu büyük ustanın doğduğu toprakları görmek heyecanlandırdı.

Döndük ve Abdurrahman, kültür sanat projeleri üzerine kafa yormayı sürdürdü. Tabii fındık hakkında da. Hatta “Fındık Kabuğundan Gemiler Yapmak” başlıklı yazımda bu konuya değinmiştim daha önce. Çok yönlü bir kültür insanı olarak işin hem teorisini hem de pratiğini başarıyla sürdürdü. Kurduğu sanat çevreleri bugün güçlü kültür damarları olarak yaşamaya devam ediyor. Millet Kıraathanelerinin fikri temelinin oluştuğu Kitaplı Kahve markasını, Üsküdar Belediyesi’ndeki görevi süresinde Nevmekan’ı ve en son olarak Beylerlerbeyi sırtlarındaki Beylerbeyi Sanat’ı hayata geçirdi.

Geçen gün iftar vaktinde telefon açtı. Burada iftar çoktan oldu dedi. Abdurrahman Giresun Belediyesi’nde başkan yardımcısı olarak göreve başlamış. Giresun’un kültür, sanat ve tabii turizmi için sevindim. Çünkü pergel metaforunda olduğu gibi bir ayağı memleketinde diğer ayağı tüm dünyayı dolaşan tecrübeli bir isim memleketine çok şey katacaktır. Abdurrahman Demirel’e şehrine dönüşünü önemsememin sebebi tıpkı onun Şekspir gibi kültür alanında urucu bir iradeyi temsil etmesi. Bir de her ikisi de fındığı seviyor tabii. Yüzyıllar önce Giresun’dan Londra’ya giden fındıklar kültür olup dönüyor.

Bu isabetli kararı için Giresun Belediye Başkanı Aytekin Şenlikoğlu’nu da özellikle tebrik ediyorum.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...