İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Kim dost, kim düşman?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Gerek ülkemizin, gerekse küresel dünyada diğer ülkelerin birbirleriyle ilişkilerini belli sürelerde değerlendirdiğinizde kim, kime dost? Hangi ülke, hangi ülkeye hangi nedenle düşman? Anlamak mümkün değil.
Aslında bu biraz da bizim vatandaşlar olarak geçmişten bu yana ezberletilmiş bilgilerimiz, önyargılarımız ve bunlara bağlı beklentilerimizden kaynaklanıyor.
Olayları ve ülkelerin uluslararası arenadaki duruşunu, yaşadığımız anın içinde bulunduğu koşullara, değişen ve çelişen ilişkilere göre değerlendirmezsek, bizlere öğretildiği üzere, hep bir “kadim dost” “staratejik ortak” ya da “ezeli düşman” referansı üzerinden dost ya da düşmanlarımızı belirlemeye çalışırız.
Oysa uluslararası ilişkiler, ülke çıkarlarına göre şekillenir ve zamanın ruhuna göre ülkeler bu ilişkileri değerlendirirler.
Kuşkusuz bir ülkenin yönetim sisteminin de işbirlikleri ve kısa vadeli ilişkilerde rolü küçümsenemez. Ancak sınırların ortadan kalktığı, iletişim ve bilişim teknolojisinin çok hızla değiştiği, geliştiği küresel dünyada; farklı yönetim sistemlerinde ve hatta farklı siyasal kamplarda yer alan ülkeler bile zaman içerisinde ülke çıkarları gerektirdiği için dostça ilişkiler kurabiliyorlar. 
Aynı keza aynı sistem içerisinde yer almalarına ve geçmişte birçok uluslararası sorunda aynı safta yer almalarına karşın, yine ülke çıkarları açısından birbirlerine düşmanca davranan ülkelerin varlığını hepimiz biliyoruz.
Bölgemizde yaşanan sıcak gelişmeler bunların çok canlı örnekleriyle doludur.
Bir dönem Suriye ile ortak kabine toplantısı yapacak kadar yakınlaşan Türkiye deki mevcut iktidar ülke çıkarları olmasa bile siyasal hedefleri uğruna bir çırpıda bu ilişkileri düşmanlık boyutuna getirmedi mi?
Yine Rusya ile tarihinin en yoğun ekonomik ilişkilerini kuran, en çok turizm gelirini bu ülkeden sağlayan Türkiye, uçak kriziyle nasıl bir tehlikenin ve düşmanca ilişkinin kıyısında döndü?
Bugün geldiğimiz noktada hem Rusya, hem de Suriye ile yeniden kalıcı ve dostça ilişkiler geliştirilmeye çalışılıyor.
İran’la, Irak ve Barzani’yle olan ilişkilerimizdeki iniş çıkışları biliyoruz.
Bu örnekleri hem kendi ülkemiz, hem de diğer başka ülkelerin uluslararası ilişkileri açısından çoğaltmak mümkün.
Bu arada soy bağı bulunan ülkeler arasındaki ilişkileri ve tarihe dayalı dostlukları ayrı tutmak gerekir.
Yani demem o ki; ne ebedi dost vardır, ne ezeli düşman!
Günün koşullarına, ülkelerin yönetim sistemlerine ve ülkeleri yöneten iktidarların siyasi duruşuna, kimi zaman da o ülkelerdeki liderlerin hırs ve duygusal yaklaşımlarına göre değişen, çelişen ilişkilerden söz etmek mümkün.
Gelişmiş demokratik ülkelerde uzun vadeli oluşturulmuş ekonomik, sosyal ve siyasi projelerden oluşmuş devlet politikaları belirleyicidir.
Ne liderler, ne de ülkeyi yöneten iktidarlar çok olağanüstü bir durum olmadan bu politikaların dışında davranamazlar.
Ama biz de, uzun vadeli stratejik hedefler, devlet politikaları oluşturulamadığı için bu ilişkilerin düzenlenmesi tamamen iktidar tarafından yürütülür.
Demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmediği için de halkın görüşü alınmadığı gibi, toplumsal muhalefet de parlamento içi muhalefet de pek dikkate alınmaz.
Uzunca bir süre ABD egemenliğinin ve onun uzantısı Nato, BM ve AB gibi uluslararası güçlerin etkisinde uluslararası ilişkilerini belirlemek zorunda kalan Türkiye, artık kendi devlet politikalarını saptamak ve değişken koşullara göre ilişkilerini düzenlemek zorundadır.
Ülkeler arasındaki bu ilişkileri kişisel ilişkilerimize de indirgemek mümkün.
Bizler için de sosyal ve toplumsal yaşamda farklı ilişkiler içerisine girdiğimiz insanları kategorize etmek, “iyi insan-kötü insan” gibi ayrımlarla kişileri yargılamak ne büyük yanlıştır.
Oysa her insanın iyi ya da kötü yanları vardır ve asıl olan bu yanlarını bulup ortaya çıkarmaktır.
Bize yanlış gelen bir özelliğinden dolayı o kişiyle tümden ilişkilerimizi kesmek yerine, o alanda ilişkilerimize mesafe koymak pekala mümkün.
Aksi halde mükemmeli yakalamak mümkün olamayacağı gibi, bu tür ayrıştırmalar hepimiz için hayatı çekilmez hale gelir.
Kötü yanlarını bildiğiniz kişiden korkmamak gerek.
“Çünkü bildiğiniz düşman, bilmediğiniz dosttan iyidir.”
Sevgi ve barış üzerine kurulacak ilişkiler bize dostlar kazandıracaktır
Dostça kalın.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...