İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Okus pokus

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Debdebeli yaşamın sürdüğü iktidarlarda yaşam ikiye ayrılır, bir yanda halkı yönetenlerin bir yanda da yönetilen halkın yaşamları ve alışkanlıkları olarak. Halk ile arasında bir bağ olmasını istemeyen yöneticiler kendi saraylarında korunaklı cam fanuslarında yaşamlarını sürdürürler. Fanus içinde yaşayanlar kendilerini başka bir türlü canlı olarak düşünmeye başlarlar. Dışarıda yani onlar için çalışan ve yaşayanları "garip mahlûkat" olarak algılarlar. Kendileri "bulunmaz Hint kumaşından" yapılmış diğerleri ise değersiz olarak değerlendirirler. Hatta saray dışında yaşayanların "fıtratında" saray için yaşayıp yine saray için ölmekte olduğu belli zamanlarda hatırlatılır.
Sarayda yaşayan kulübedekinin halinden pek anlamaz derlerdi inanmıyordum ama gelip görün ki kadim çağlarda yaşanılan eskilerde kaldı derken şimdikiler eskiye aratır hale geldi. Günümüzün yöneticileri kadim çağların kralları, şahları ve padişahları gibi debdebeli yaşantılarını sürdürmek için seçimle geldiklerini unutup kendisini seçenleri maraba ya da köle olarak görmeye başladı. Eski yöneticiler bazı silah arkadaşlarına beylikler verirken günümüzdekiler ise vekillik, saray danışmanlığı, banka yöneticiliği, hatta bakan olarak da atamakta.
Sarayda yaşayanlar sıkılmasın diye soytarı, maskara, cambaz ile el çabukluğuna dayanan hokkabazlar çağırılır, hatta içlerinden bazılarına makam verilerek saray soytarısı ve hokkabazı yapılır. Bunlar efendilerine ve sarayın diğer yaşayanlarının sıkıcı yaşamlarına eğlenceli hoşça vakit geçirtirler. Saray soytarısı ve hokkabazı şaklabanlıklarının yanında bazen şapkadan ve torbadan bazen de sandıkların içlerinden ilginç şeyler çıkartırlar. Hatta hokkabazları çok severler boş olan sandığı dolu gösterdikleri gibi dolu olan sandığı da boş göstermeyi el çabukluğu ile iyi yaparlar.
Halk ise üç telli sazı, bağlaması, kavalı, zurnası ve davuluyla acı ve tatlı anılarını bunlarla dile getirir, bazen ağıtlar yakılarak ağlanır, bazen de sabahlara kadar mutluluktan oynar, güler ve eğlenirler. Yurttaşlar, ağacın çiçek açmasını, toprağa serptiği tohumun başak vermesini, koyunların kuzulamasını, ineklerin buzağılamasını, geceleri ayın parlaklığı, yıldızların göz kırpmasını ve güneşin her sabah açmasını sevinçle karşılarlar. Oysa "ekende, biçende ve yetiştirende olmayanın yemede onlardan önce sofraya oturması ve ortak olması" sevinç ve mutluluklarını kursaklarında     bırakır.
Saray yani iktidarı elinde bulunduran her zaman güçlüdür. Nazmi ustanın dediği gibi "şakacıktan bile olsa yenilmeye ve kaybetmeye hiç tahammülü yoktur". Onlar saray soytarısının yaptığı maskaralıklara gülen ve saray hokkabazının yaptığı el çabukluklarına alkış tutmakta, sandığa kırmızı atıp, beyaz çıkarmak bir marifet gibi anlatılmakta.  Önümüzdeki günler büyük bir oyun sergilenecek en ünlüsünden en ünsüzüne kadar saray soytarısı ve hokkabazları "abrakadabra, okus pokus" yani el çabukluğu marifetiyle sandıktan ne çıkaracaklar göreceğiz. Birde binlerce ve milyonlarca göz olacak o sandığın üzerinde içerisindekini değiştirebilecek mi göreceğiz?
Yoksa hokkabaz sandığımı kaybedecek?
"Abrakadabra", " okus pokus"

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...