İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Araplara satılan Türk kızları

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Kıbrıs 1974’den bugüne ikiye bölünmüş bir ada. Kim ne derse desin Kıbrıs kapanmayan yaralarla dolu. Kapanmayan yaralar bir yana Kıbrıs’ın bir de az bilinen eski yaraları var. Bunlardan biri Araplara satılan Kıbrıslı Türk     kızları.
Kıbrıs tarihinin bu az bilinen sayfalarına ışık tutanların başında emekli edebiyat öğretmeni ve yazar Neriman Cahit geliyor. Neriman Cahit hiç bilmedikleri diyarlara hem de satılarak gönderilen kızların öykülerini topladı ve “Araplara Satılan Kızlarımız” adlı bir kitapta yayımladı. Bu öyküler ayrımcılığın yoksulluğun ve acımasızlığın öyküleri; nice çocuk gelinin öyküsü gibi.

Filistinlilere satılan kızlar
1920 ile 1950 yılları arasında Kıbrıs bir İngiliz sömürgesiyken yaklaşık 4 bin Türk kızı Filistinli Araplara anne babaları tarafından satıldı. Bu kızların çok azı geri dönebildiler. Geri dönemeyenlerin çoğu evlerinin köylerinin memleketlerinin özlemi ile yaşadılar ve kaderlerine küstüler.

Müthiş bir suskunluk
Neriman Cahit kitaba varan süreci şöyle anlatıyor: “Ben yıllardır bu kızları merak ediyordum. Öğretmenlik yaptığım köylerde çalıştığım kadın örgütlerinde hep izlerini sürmeye çalıştım. Fakat müthiş bir suskunluk vardı. Bu kızlar 11-12 yaşında henüz sek sek oynarken aileleri tarafından para karşılığı taliplileri hiç araştırılmadan neyin nesi oldukları bilinmeden Araplarla evlendiriliyordu. Dr. Haşmet Gürkan’ ın araştırmacı yönü çok güçlüdür. Bir yazısında bu kızlardan bahsediyordu. Hep ona sorular sorardım. Bir gün bana: Sen bu işin peşini bırakmayacaksın. Ama lütfen meselenin adını doğru koy; ‘Biz bu kızları sattık’ dedi.”

Kolay para kazanmanın yolu “borsa”
Bir zamanlar köyün birine bir adam gelmiş ve tanesi 10 dolardan maymun alacağını söylemiş. 
Köyde çok maymun olduğu için köylüler sevinçle ormana koşup maymun yakalamaya başlamışlar. Adam, binlerce maymunu 10 dolardan satın alınca ortalıkta maymun azalmış, yakalaması da zorlaşmış. Köylüler, tam maymun yakalamaktan vazgeçecekken, adam her maymun için 20 dolar vereceğini söylemiş. 
Yeniden heveslenen köylüler, tekrar maymun yakalamaya başlamışlar. Maymun sayısı azaldıkça fiyatı artıran adam, bu kez her bir maymun için 25 dolar ödemeyeceğini ilan etmiş. Ama artık maymuna rastlamak bile çok zorlaşmış. 
Bunun üzerine adam, fiyatı 50 dolara çıkardığını, ancak kendisinin işi olduğu için şehre gitmesi gerektiğini, yardımcısının onun yerine alım yapacağını söylemiş. Fiyat 50 dolar ama ortalıkta hiç maymun yok; köylüler kıvranıyor. 
Yardımcı köylülere demiş ki, "O yokken, şu büyük kafeste topladığımız maymunlar var ya, ben onların tamamını size 35 dolardan satayım, siz de patron gelince ona 50 dolardan satarsınız". Köylüler, büyük bir sevinçle tüm birikimlerini bir araya toplayarak tanesi 35 dolardan maymunların hepsini almışlar. Ve başlamışlar beklemeye, şehirden dönecek patrona maymunları 50 dolardan satıp zengin olmak için 
Sonra ne mi olmuş; tabii ki ne adama rastlanmış bir daha o civarda, ne de yardımcısına"
Sanırım şimdi borsanın nasıl çalıştığını anlamışsınızdır.
Mesnevî’de kısa bir leylâ hikâyesi:
Devrin hükümdârı Leylâ’yı görür, hayret eder:
“Mecnûn’un perişan olmasına sebep olan Leylâ sen misin? Senin diğer hemcinslerinden bir farkın yok ki!..” der.
Leylâ cevap verir: 
“Sen Mecnûn olmadığın için sus!..”
Dıştan görenler için Leylâ’nın güzelliği, başkalarından üstün değildi. Kays’ın onun yolunda Mecnûn oluşu, ondaki iç güzelliği görmesindendi. 
Hükümdar, Leylâ’ya Mecnûn’un gözüyle bakamadığı için ondaki muhabbetin esrârını görememişti. Çünkü görebilmek için Leylâ’nın dış güzelliğine karşı uykuda bulunmak, buna mukâbil onun iç âleminde yanan ilâhî güzelliğe karşı da uyanık olmak lâzımdı.
Diğer taraftan bu gerçeği bilmeyen halk da, Mecnûn’un hâline acıyıp:
“Ey Mecnun, Leylâ’dan vazgeç artık; ondan daha güzeller var!..” dediler.
Mecnun :
“Maddî beden, sûret ve görünüş şekillerimiz birer testi gibidir. Güzellik de içindeki ilâhî şerbettir. Bilin ki Cenâb-ı Hak, bana bu şerbeti Leylâ’nın testisinden ikrâm etmektedir.
Siz testinin şekline bakıyorsunuz, fakat içindekinden haberiniz yok! Çünkü onun içindeki ilâhî güzellik şerbeti, rûhâniyetten nasîbi olmayanlara görünmez. 
Onun içindeki güzellik, nâmuslu, afîf kadınlar gibi efendisinden başkasına hem bakmaz, hem de görünmez.”

“Ne diyeyim Allah herkese İlahi şerbetten içmeyi nasip etsin”
Vesselam

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...