İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Bedelli günlük: 2. gün

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Bedelli Günlük!        Dün gece biri uykusunda     "Bizi s.kecekler!" diye     bağırmış.
Bütün koğuş bununla çalkalanıyor.
Kim, belli değil.Biri diyor sendin, öteki diyor ses şuradan geldi.
Baya güldük.
Bu gizemli olay koğuşu birbirine ısıttı diyebilirim.
Evet, herkes ilk bönlüğü atlattı ve küfürlü konuşmaya başladık birbirimizle, oh be. Siz siviller nasıl diyor, 'relax'...
Tabi arada "Beyler küfürsüz!" ikazı yapan garip yaratıklar bizi bölmüyor değil. Hayır ne var, kadın da yok ortada? Kibarlığı hak eden bir canlı yok ki? Erkeğe kibarlık mı olur. Bunu da anlamıyorum.
***
Yemekler uzay çağına geçmiş.
Damlatarak veriyorlar. Hap kadar yiyip kalkıyorsun.
Doymak mümkün değil. Et et değil, sebze sebze değil.
Manken midesi bile yukarı bakıp küfreder.
Ki aramızda dombililer var, onların iş zor. Sıkıntı tek değil, yemek hem kötü hem az. 
***
Bugün sürekli toplandık.
Toplandık babam toplandık.
Hiçbir şey yapmadan salındık sonra. Bu toplanmalara "iştima" deniyor.
Toplanıyoruz iştima var diyorlar, jilet gibi diziliyor herkes, tamam haydi diyorlar dağılın millet. Dağılmaya da istirahat deniyor asker sözlüğünde.Bir koğuşa (istirahat) bir dışarı (iştima) yalama olduk. Sırtımızdaki ter aksın mı kurusun mu maddenin hangi haline girsin bilemedi zavallıcık.
Artı yağmur altında bekledik. (Komando ıslanmaz.)
Yine bir amaç uğruna değil.
Hayır vur de vuralım, öl de ölelim, toplayıp toplayıp tamam bir şey yok deyip salıyorsun. Olmuyor...
İştimada bir komutan yağmurda ıslanıp tüyleri diken diken gezen zavallı bir köpeğe tekme attı!
Sırf önünde durdu diye hayvancık. Onun bağırışındaki ciddiyeti bozdu diye.
Ego yayan bir tip. Keşke hayvan saldırışa geçse, koparsa dedim tüm ruhumla. Ama memeleri 'daha yeni doğurdum' diye bağıran bir anne köpekti. Yapmaz, yapamaz.
Soğuktan titreyen hayvan sana ne gıcıklık yaptı?
Burada çok kıl, donanımsız ve yetersiz komutanlar var. Yaşları da toy zaten. Sanırım adamsızlıktan almışlar rütbeleri.
Zekaları ile bir etki bırakamadıkları için ilkel bazı maçoluklarla (bağırmak, köpek tekmelemek, yalan hikayeler anlatmak gibi) kanıtlanma telaşına giriyorlar. Ama karşılarında okumuş, görmüş, az buçuk kariyerli 30'lu yaşlarda bireyler var. Bunu unutuyorlar.
Onlar yer mi bu hareketleri diye akıl yürütemiyorlar.Bunlar 6 bin lira maaş alıyormuş bir de. Yazık vergime. Yazık bu ülkenin çarçur olan parasına.
***
Beyinden bahsetmişken...
 İnanamayacaksınız ama burada herkesin elinde bir kitap geriniyor.
Sürekli 2000'lere dönmüşüm gibi hissediyorum.
Akıllı telefonun olmaması, karı kız dışında karşılıklı sohbetin değer kazanması, kitap okunması... Resmen zaman makinesine bindirip 2000'lerde saldılar beni aşağı, öyle.
Bireysel kitap getirenler paşalar gibi okuyor. 
Ama sevgili kışlamızda kütüphane yok, onu diyeyim. Getirmeyenler öksüz gibi kaldı. Kitap iyi bir hızlandırıcı. Zaman hızlandırıcısı.
Kantinde kitap tabii ki satılmıyor.
Marlboro, Camel, Lark varken ne kitabı?
Allahımıza hamd olsun, milletimiz var olsun: Sigara mühim!
Kola, fanta mühim böyle şeyler, bunlar azalamaz.
Ama kitap, dergi, gazete saçmalıkları kantine sokulamaz bile.
Önemsiz detaylar.
Hâlâ savaşların beden gücüyle kazanıldığını sanıyor çünkü ülkemiz. İlkokulda eğitmedi, lisede eğitmedi, askerde de eğitmiyor. Çünkü ne kadar aptal olursan o kadar sorgulamazsın gidişatı. İstedikleri bu.
Yaratıcılık nedir, zeka nasıl kullanılır, beyin nasıl açığa çıkarılır yanaşmıyor o işlere.
Askerlik tanımı burnunun sürtülmesi, dayak yemek, hakaret işitmek ve külliyen mantıksızlık olarak tanımlanmış bu ülkede.
İçinde eğitim yok, mantık yok, zeka yok bu tanımın. Arayana da kızarlar.
Şu 18 günde bize hiç bir bok öğretmeyeceklerini herkes biliyor. Bu daha 2. günden belli. Buraya manasızlık hakim, dolaylı yoldan bir şey mi anlatmaya çalışıyorlar diyorsun, yok o da. Sabahın 5'inde kalktık ve yerlerdeki izmaritleri toplamaya görevlendirildik en basiti. Işık var mı? Yok. Güneş zaten yok da, araba farı da yok. Birbirimize çarpa çarpa yürüyoruz sadece. Bu ve binlerce çılgın örnek...
***
A.'yı düşünüyorum ara ara.
Belindeki uzayan giden çukuru. Aklımda o görüntü kalmış demek.
Buraya gelmeden önce en son ona uğramıştım.
Zihnimde beliyle duruyor kız.
Şu M. konusuna gelirsek, kardeşimi aradım, durumu instagram'dan M.'ye yazmasını istedim.
Abim böyle böyle dedi desin bakalım.
Ne diyecek?
Şimdi belli olur numarası mı yanlış, yoksa başka bir numara mı var?
Normalde koymaz ama insan askerde olunca koyuyormuş böyle şeyler.
Asker engellenir mi be? Bir askerin en çok ihtiyaç duyduğu şey kadındır. Bir de bira. Bira imkansız. 
Ama kadın hiç olmazsa sesiyle var olabilir burada.

Askerde kadın görmek
İğrenç erkeklerle kaplı bu dünyada şimdiye kadar gördüğüm tek kadın otomatik kahve makinesinin üstündekiydi.
Bir reklam kızı.
Çikolatamsı, gözleri çekik, dudakları parlayan bir hatun.
Güzel fotoğraf.
Ama kahvesi iğrenç.
1 TL'mi hak etmedin güzelim.Fakat herkes içiyor yokluktan. Ya da kahveden anlamıyorlar bilmiyorum.
İyi para kırıyor makine.
Hesap makinelerinizi çıkarmanıza bile gerek yok.
***
Bu arada bir ranza bu kadar mı alçak yapılır.
 Tabut gibi.
Ölüme mi hazırlıyorlar insanı nedir.
50 keredir kafamı vuruyorum.
Ranzamda oturmak anatomik açıdan mümkün değil. Boyun düşmanı. Japon askerleri için bile namüsait.
Bu yüzden kitabımı tepemdeki üst ranzanın demirine sıkıştırıp öyle okuyorum.
(Yeterli ilerleme kaydedince kitaptan söz edeceğim.)
Sabit duruyor kitap, sadece sayfa değiştirirken uzanıyorum elimle.
Uzanarak yatıp yukarı bakıyorum yani. Böyle ufak tefek bir şeyler okudum.
Bunu gören yan badim Diyarbakırlı, gelip "Gözlerin açık mı uyuyorsun" dedi. Yok öyle değil pardon, "Gözler açık uyuyorsuuun?" dedi. Soru eki kullanmayı sevmiyor çünkü.
Tarzı değil. Oradan kitabı göremeyince nereye bakıyor bu dedi tabi. Ulan yine yaşattı kültür şokunu. Unutuyordum, sabah psikolog komutan herkese form dağıttı, isimsiz doldurun dedi. İsimsiz mi? Bana mı? En sevdiğim. Öyle şeyler yazdım ki yarın şoka girecek.
"Bizi s.kecekler" diye uykusunda bağıran gizemli şahıs, şu Diyarbakırlı olmasın?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...