İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Mektubuma başlarken...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Sevgili arkadaşım, mektubuma başlarken evvela selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim..”   diye başlardık yazmaya mektubu. 
Her kelimesini özenle seçmeye çalışır, hal hatırını sorup selam yollladığımızda  kimseyi unutmamaya gayret gösterirdik.
Uzun bir döneme imzasını atmış  sosyal olaydı mektuplaşmak. 
Güvercinleri, ulakları, aracıları, postacıları kullanmışız mektuplaşmak için.
Türküler yakmışız sevdiğimizden mektup alınca. Yas tutmuşuz yine türkülerimizde mektuplarımız kesilince. 
Zor olsa da güzel günlermiş.
Bütün insani duyguları katlettiğimiz gibi mektupta okuduğumuz,  yazdığımız insani duygularımızı da yitirdik galiba.
Teknolojiye yenilmeyen duygumuz mu kaldı?
İnternetin keşfi bizim robotlaşıp umursuzlaşmamıza mı gerekçe oldu?
Mektubun ölümüyle birlikte binlerce yıllık bir kültür birikimi, bu birikimin yazılı ve sözlü edebiyata yansımaları, gündelik dilde kullanılan ifade biçimleri, deyimler, sözcükler birkaç on yıl içinde sessizce kaybolup gitti. 
Yoksa ölen biz miydik?   Bilemedim..
90’lardan sonra  doğan genç hanımlar, delikanlılar için hiçbir şey ifade etmeyen mektup  Orta yaş ve sonrası i için ise bu sözcük buruk bir nostaljiyi, hüzünlerin, sevgilerin, hasretlerin ve yüreklerin derinliklerinden gelen can yakıcı duyguların sessizce çekilip gitmesini anlatıyor.
Yazdığı yada okuduğu mektup’ları hatırlayınca eskilere karşı bir of çekmeyen var mı o zaman ve kültürde yoğrulmuşlar arasında?  Of ki ne offff…
Mektup, binlerce yıllık insanlık tarihinde haberleşmenin başlıca kaynağı, milletlerarası ilişkilerin yazışma aracı, hükümdarların ve merkezî yönetimlerin taşra ile konuşan dili, seyyahların ve tüccarların hafızası, kültür ve medeniyetlerin irtibat köprüsü, ediplerin ve filozofların çoğu defa ilhamlarını ve görüşlerini yazıya döktükleri bir mecra olmuştur. Tarih dönemlerini ve savaşları başlatıp sona erdiren, siyasette, felsefede, sosyolojide çığır açan mektuplar vardır. 
Sevdiklerimize erişme imkanının her an elimizin altında olması ve saniyeler içinde gerçekleşebilmesi onlarla haberleşmeyi sıradan, kuru, zevksiz ve niteliksiz bir eylem haline mi getirdi acaba?. 
Oysa sevgiliye, anne babaya ya da evlada mektup yazmanın ya da yazılan mektubu okumanın, sevgi, saygı, merhamet, hüzün gibi yürekleri kabartan yoğun bir duygu atmosferi içinde gerçekleşmesinin yanında, kağıda dökülen cümlelerin estetik ölçüler içinde zerafetle ele alınmasının yerini ne doldurabilirdi ki?
Mektup devrine yetişemeyenlere, o güzel duygulara bir türkü armağan edip başlayalım yazının sonunu.
Bir of çeksem karşıkı dağlar yıkılır
Bugün posta günü canım sıkılır
Sıkılır aman aman
Ellerin mektupu gelmiş okunur
Benim yüreğime hançer sokulur
Sokulur aman aman 

VESSELAM
 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...