İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ya yeni bir hâl ya da izmihlal!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yeni bir hâl yeni bir dizgedir yeni bir hâl yeni bir başlangıçtır.

Biz ya yeniden başlayacağız ya da soyu tükenmeye doğru seyreden varlıklar gibi yok olup gideceğiz.

Yeni bir dizge ile yeni bir sistemin temellerini kısa, orta ve uzun vadeli olacak şekilde atamazsak bu gidişatın sonunun adı da izmihlaldır.

Meşhur bir söz vardır herkesin bildiği; "Sonunu düşünen kahraman olamaz!"

Bence olay bunun tam tersi, sonunu hesap etmeyen, bedelini öder.

“Özel eğitim günceldir.” der özel eğitimciler. İşte bu yüzden hep sahne de olmalıyız.

Artık ustalık dönemine geçmeliyiz diye düşünüyorum. 2006-2011 çıraklık, 2011-2020 kalfalık. Yıl oldu 2021 sizce de profesyonel olmanın zamanı gelmedi mi? Hedef belirlemeli, farkındalık oluşturmalı, fark atmalı ve bu hedeflerimizi uygulamaya koyulmalıyız.

Özel eğitimin hayal peşinde koşabilecek bir dirhem gücü-zamanı kalmamıştır.

Özel özel eğitimi hiçbir devlet kademesine net bir şekilde anlatamadık.

Evet, bir çok kez devlet kapılarını aşındırdık, ağladık, sızladık çoğu zaman. Sorunlarımıza üretilen çözümler sadece günümüzü kurtarmaya yetti. Oysa ki yeni ve kalıcı bir eğitim vizyonuyla bu yaranın kapanması mümkün.

Biz uçsuz bucaksız özel eğitim deryasındayız. Bu deryada birkaç kulaçtan fazla öteye gidemedik. Peki bunu hak ettik mi?

yüzde 50 evet

yüzde 50 hayır!

Ne öldük ölülere karıştık ne dirildik dirilere karıştık. Hep Arafta kaldık ne İsa’ya ne Musa’ya yaranabildik!

Özel eğitim alan binlerce özel gereksinimli birey ve ailelerinin durumu hakkında empati kuramaz mıyız?

Kurumlar, bürokratlar, yerel yönetimler ve siyasiler hep birlikte kişisel hesap, ego, hırs ve bencilliklerimizi bir kenara koyup elimizi taşın altına koysak ne olur? Söyleyin!

Bir otizmli evlada sahip olan anne babanın 24 saatine şahit oldunuz mu hiç?

İşitme engelli bir çocuğun bir kelime ses duyabilmek ya da konuşabilmek için neler çektiğini, nasıl uğraş verdiğini düşündünüz mü?

Siz bir babanın evladı iyileşmesi için hastanelerde, orda burda bir adım yürütebilmek için dünyaları verebileceğine şahit oldunuz mu?

Dezavantajlı, savunmasız bir bireyin annesinin “ben ölünce evladıma ne olacak?” diye düşündüğü için bir çok gece gözlerine uyku girmediğine tanık oldunuz mu?

Peki siz hiç özel çocuklara sahip oldukları için evi yuvası yıkılan, psikolojik ve trajedik duruma yenilen anne ve babaların yaşadıklarına tanıklık ettiniz mi? Hadi ettiniz diyelim. Peki bundan kendinize bir pay biçtiniz mi? Bende yerinde olabilirdim ya da bende olabilirim diye hiç düşündünüz mü?

Hadi biz düşünemedik ya siyasetçiler, bürokratlar, kurumlar ya da yerel yönetimler? Bu kadro düşünmezse kim düşünecek bu çocukları esnaflar mı çiftçiler mi?

Tabiki onlar değil biz düşüneceğiz, tüm çocukları olduğu gibi özel çocukları da bekleyen acımasız bir hayat gerçeği var.

Uzun vadeli bir eylem sistemi için yeni bir hâl almalıyız.

Biz, bu çaresiz çocukların umudu olmalıyız. Bu bir vebaldir! Bunun hesabını veremeyiz. Çünkü özel çocuklar sadece anne babasının değil hepimizin evlatlarıdır.

Tohum toprağa, özel çocuklar da topluma emanettir.

Kalın selametle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...