İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Bakanlar kurulu değil patronlar kulübü!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yanılmıyorsam 2004 yılıydı! Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ticari faaliyetlerini sürdürmesi nedeniyle kendisine yöneltilen eleştiriler için, ‘‘Ticaretten kazancım olmasa Başbakanlık maaşıyla geçinemem ‘‘Ortaklığım ve yönetimdeki yerim sürüyor ama şirketlerin faaliyetlerini eniştesi ile ortaklarının yürüttüğünü ve Başbakan olunca ticari işlerini kayyuma devretmeyi dahi düşündüğünü, ancak hukukçulara sorduğunda bunun mümkün olmadığı yanıtını aldığını söylemişti.

Bu bizler içinde değişik bir deneyim olacaktı. Çünkü; Gazeteci Bülent Ecevit, Mühendis Necmettin Erbakan, Hukukçu ve aynı zamanda 14. Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, Fizikçi, bilim insanı Erdal İnönü ve bir dönem Asker Kaçağı olduğuna inanılan Osmanlı döneminde albay, cumhuriyet döneminde orgeneral ve Genelkurmay Başkanlığı, cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye'nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı, istiklal madalyası sahibi, Lozan kahramanı Rahmetli İsmet İnönüden sonra ticaret erbabı bir Başbakan ve Cumhurbaşkanına sahip olmak.

Belki çoğu insan için bu durum gayet normalmiş gibi görünebilirdi. Lakin kişinin hem ticaretle uğraşıyor hemde ülke yönetiminde yer alıyor olması siyaseten etik değildi. Çünkü bu kişilerin görevlerini kendi çıkarlarına yönelik kullanması mümkündü ve bunu engelleyecek bir kanun maddesi olmadığı gibi bizlere de ya tutarsa mantığı ile kişinin iyi niyetine, sözüne, ahlaklı bir insan olmasına inanmak kalıyordu.

Nitekim bunun en basit örneğini; eşi dezenfektan şirketleri sahibi olan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın oturduğu KOLTUĞA eşinin firmasından reelde 1.5 milyon, iddiaya göre ise 9 milyon, liralık dezenfektan aldığı iddiası ile görmüştük. (Demek ki sayın Ruhsar hanıma da birileri gibi bakanlıktan aldığı maaş yetmiyor olacaktı ki yoksa koskoca Ticaret Bakanı neden bakanlığın satınalması ile ilgilensin ki!)

Belki de fesat olan bizlerdik!

Yoksa gemi filoları olan Sayın Binali Yıldırım Ulaştırma ve Denizcilik Bakanı olduğu dönemde görevini kötüye kullanıp oğlunun ve birilerinin gemiciklerine asla ve asla kıyak yapmamıştır.

Keza; Kültür ve Turizm Bakanı sayın Mehmet Nuri Ersoy kendi Turizm şirketlerine,

Sağlık Bakanı sayın Fahrettin Koca kendi hastanesine,

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un kendi okullarına en ufak bir faydasının dahi olduğunu düşünmüyorum.

Ki ben olsam kabineyi biraz daha şenlikli hale getirmek adına milletin A...na koyan helal süt emmiş Mehmet Cengiz’i Ulaştırma ve Alt yapı Bakanı,

Ali Ağaoğlu’nu Çevre ve şehircilik Bakanı,

Orhan Gencebay’ı da Kültür ve Turizm Bakanı yapar zorlu geçen bu kriz ve pandemi döneminde birazda olsun toplumu eğlendirmeye yönelirdim.

İşin şakası bir tarafa da, bu ülkede gerçek olan tek şey “liyakat” sizliğin çok daha işe yaradığı gerçeği idi. Yani iktidara yakın isen ne eğitime ihtiyacın vardı ne de bir başarı elde etmiş olmana.

Hal böyleyken adamcılık mantığı ile göreve getirilen birinden siyaseten neyin etik olduğunu idrak etmesini beklemek hata olurdu. Aynen eşinin firmasından, başında bulunduğu bakanlığa dezenfektan malzemesi alıp bunun etik olduğunu düşünülmesi gibi.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...