İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Ampul patladı patlayacak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Tükenmişlik sendromu ile birçoğumuzun karşılaşması Muhteşem Yüzyıl dizisinin Hürrem karakterini canlandıran Meryem Uzerli ile oldu. Bu da neyin nesi dedik? Kimimiz dizi setlerini çok iyi bilmişcesine "aman vardır bir kaçışı, bahaneye bak" dedik kimimizde Sezen Aksu'nun o dillere destan şarkısı "Tükeneceğiz" dedik belki de... Biz genelde toplum olarak uzaktan yorum yapmaya çok meyilliyizdir.

Tükenmiş olmak, kendini yorgun bitkin dibe vurmuş hissetmek gibi bir hissi son bir yılda bir çoğumuz öğrendi. Şimdi biz kendimize söylüyoruz "Tükeneceğiz" "Tükenmişlik sendromundayım" "dibe vurdum" gibi gibi. Üstelik bunu düşünmek için de öyle çok haklı sebeplerimiz var ki...

Siyaset, ekonomi gibi sebepler tavan yaptı evet döviz, altın yükselişi de ayyuka çıktı ve bunların bize getirisini de çok uzun dönemde  toparlanacak hasar bıraktı. Kimi parası varken harcayamadı, kimi erzak yardımına muhtaç kaldı, kimi de azalan parasıyla geçinme derdine düştü. Çünkü öyle bir dönemdeyiz ki beyaz yakalı personeller mavi yakalıya, orta ölçekli kobiler küçük ölçekliye düştü ve bu örnekler çoğaltılabilir de...

Ya sağlık... İşte en kötüsü de bu oldu. Kayıplarımız oldu, hastalığı olanlarda farklı farklı hasarlar bıraktı ama şükür atlattık dedik. Merhaba hayat, merhaba yaşadığımız stresli gergin günler dedik. Her gün isyan edilen hayat; yeniden varolmanın, sağlığına kavuşmanın muhteşem dönüşü ile umutlandırdı.

Hep bir umut ektik yüreğimize. Tüm dünyanın aynı sorunla mücadele etmesi, yalnız olmamamız garip bir teselli gibi gözükse de sırtımızı dayadığımız umut kapımız oldu.

Gücünü sürekli yenileyeblenler; Zümrüd-ü Anka kuşu gibi kendini yenile(yecek)di.

Ben sorunlarımı uzun süre kambur gibi taşımaktan ziyade, gücümü toparlayıp sorunlarımı cebimde taşıyabilmeyi kendime görev bildim. Elbette çözülmesi gerekiyor ama daha sağlıklı düşünebilmek için o ateş çemberinin dışına çıkmak gerekiyor.

Onun için, sizde serbest birakın ruhunuzu aklınızı, sorunların içindeyken iç sesinizi duymaykan ziyade; sorunların sizin ruhunuza deprem etksinden başka bir şey yapmayacağı aşikar.
Gücünüzü yeniden toparlamak için, hyallernizin geleceğiniz için, sevdikleriniz için Anka kuşu gibi kendi küllerinizden doğmanız gerekiyor.
Hayatınızın saati durmadığı sürece; o düşülen dipten yine çıkmak için umuta, zamana ve gücünüzü toplamaya ihtiyaç var. Her insan bir inci tanesidir neticede...

Üzüntü veren konuların kölesi olmaktansa, umut içeren konuların dilencisi olmayı yeğlemek gerekir.

Mevlana'nın sözleri geldi aklıma

‘’Umut hiç bitmeyen bahar mevsimidir.
İçine kar da yağar, fırtına da kopar;
Ama çiçekler hep açar.’’

Küllerinden doğan bir ülkenin evladı mı gücünü sorunlara teslim edecek? Biz gücümüzü tarihimizden almış bir milletin evladıyız, tükenmişlik sendromu kısa bir gerilim filminden ibaret saymalı ve hayata güneş gibi doğmak için yeniden kendi küllerimizden formüller üretmeliyiz. Hayat ampülümüzü tükenmişlikle patlatmaya meydan vermemeliyiz, unutmamalı ki sevdiklerimize birlik borcumuz var.

Nazım'ın dediği gibi
"Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak."

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...