İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ÜNLEMLER DEĞİL VİRGÜLLER SALIN ÜLKEMİN YANINA

YAYINLAMA:

Neden olduğunu bilmeden kendine, ailesine, soy aldığı topraklara öfke besler mi insan? Besler! Zorla besletirlerse; besler! Yazılarımda sıklıkla değindiğim birkaç başlıktan biridir; kötü günleri anımsayıp-anımsatıp elimizdekilere daha sıkı sarılma bilinci... Hatta bir yazımda;

“Biz Anadolu’yuz ve Kardeşlik Köprüsü projeleri başarı ile sonuçlandı. Şehirler, kültürler, bölgeler, insanlar birbirine kavuştu. Belki de mahallesinden dahi çıkamayan çocuklar gezdi, gördü, tanıdı, eğlendi, keyiflendi, kaynaştı Türkiye ile.. Şimdi sıra; gençleri kötü durumlarla yüzleştirip yarabbi şükür elimizdekilere projesini başlatmakta" bile demiştim.

Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada sitem dolu bir paylaşım gördüm. ‘İnsanlar neden Kürtleri tanımıyor, tanımak istemiyor..’ özetiyle yapılan bu paylaşım, çocukluğuma dair travmalarımı yeniden anımsatmıştı!

Evet Kürt’tüm! Bu ülkede doğmuştum ve devlet, vatan, bayrak, tarihi değerler bilincini o yaşlarda bile yüreğimin baş tacı yapmayı öğrenmiştim annemden babamdan. Anlamadılar, anlamak istemediler veya anlaşılması istenmedi! Gel zaman git zaman birileri çıktı ve ‘seni anlıyorum’ diyerek ayağımdaki paslı köstekleri çözmeye çaba gösterdi. ‘Bu topraklarda sen de varsın’ dedi. Dilime, müziğime, tarihime, eserlerime, kültürüme değer verdi. ‘Geçmişimiz ve geleceğimiz beraber’ dedi. İşte o zaman aile büyüğüm Mehmed Uzun ismini cesurca anmaya başladım... ‘Bu adam benim akrabam’ dedim gururla.. Zihnimde ona atfettiğim ‘mülteci cümleleri’ sahiplenip kainata doğru azat etmeye başladım... Ve yazma konusunda onun yolunda daha bir azimle koşmaya başladım... Böylece sandıklara kilitlediğim ‘kültürüme ait tohumları’ rüzgarlara teslim edip yolladım ülkemin her noktasına; yeşermesi, kök salması ve Türkiye adına boy vermesi için. Yılmadan ve ön yargılara öfkelenmeden anlattım, anladım, tanıttım, kaynaştım... ‘Ama sen hiç Kürtlere benzemiyorsun’ cümlelerinin sonuna hiddetle kocaman ünlemler koymadım. Tam aksine tebessümle sayısız virgüller koydum ki bu kaynaşmaların devamı fazlasıyla gelsin...

Doğru idoller çok önemlidir yürekteki cevherlerin keşfedilmesinde ve kaynaşmaya dair yapılacak hamlelerde. Dünyanın tanıdığı, okuduğu, takdir ettiği Mehmed Uzun cevherlerimi keşfetme, işleme ve ‘bakın ben de varım’ deme cesaretimi bulmamda idolüm hatta pusulam olmuştu. Rahmetler içinde uyusun.10 Eylül 2007’de gözlerini yummaya hazırlanırken dahi sükunetle birlik ve beraberlik adına tohumlar bıraktı bizlere, ülkeye...

Çocuklara, gençlere, genç kızlara pusula olmalı, ‘bizim gibi değilsiniz elinizdekilerin değerini bilin ve heba etmeyin’ demeli. Geçmişe dair ‘yürek yaralarımızın izlerini’ hiç üşenmeden, yorulmadan, sıkılmadan, utanmadan onlarla paylaşmalı ki; bizim yaralarımız onların dersi olsun, kültürler arasına kaynaşma köprüleri kurulsun.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...