İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Önümüzdeki yılların sonrasında yaşam ne gösteriyor?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Dünya ile aynı özellikleri taşıyan yeni bir gezegen bulunmadığına göre, biz insanların gidecek başka bir yeri yoktur. Biz insanlar, dünyayı tükenmez kaynakları olan bir yer olarak gördük öyle sanıyoruz. Ne zaman ki uzaya çıktık, oradan baktık dünyaya, öyle olmadığını gördük. Anladık ki, ormanları tükenebilir, suları, havası ve toprakları kirlenebilir, ozon tabakası delinebilir, iklimi değişebilir, tüm bunlar çoğaldıkça insan türü dahil, tüm canlı türleri giderek azalabilir. İnsanların aya ayak basması ile, dünya ve dünyanın çevresel kaynakları hakkındaki düşünceleri de değişti. İnsanlar çevre sorunlarına küresel bakmaya başladı.

İlk insandan, 1830 yılına kadar dünyanın nüfusu sadece 750 milyona ulaşabilmişti. Bu gün ise her yıl 90 milyon artarak 1988 yılında 5 milyarı aştı. 2000 yıllara 10 milyara girdik. Bu kalabalığın doğal kaynaklara olan talebindeki artış, dünyanın doğal sistemlerinin kapasitesini aşmaya başladı. Bu yıllarda ormanların azalması, çölleşme, balık yataklarının kuruması, taban suyu miktarının düşmesi, toprakların erozyona uğraması, zehirli ve tehlikeli atıkların yayılması, canlı türlerinin azalması, sera gazlarının etkisi ile dünyanın ısınması ve nükleer ve termik santraller yaşam için tehlike sinyalleri vermektedir.

Yaşamın sürdürülebilir olması için ekonomide, insan doğum ve ölüm oranları dengede olmak durumundadır, toprak erozyonu doğal yeni toprak oluşum oranını, ağaç kesimi ağaç dikme oranını, yakalanan balık oranı balık yataklarının sürdürülebilir verimini, bir meradaki sığır sayısı meranın kapasitesini, su pompalama oranı yataklarının yeniden dolma hızını, yitirilen bitki ve hayvan türü sayısı yeni türlerin gelişmesi hızını aşmaması gerekir. Biz, paragöz yöneticilerimizle ne yapıyoruz? Ormanları yakıp, kesip boşalan araziye villalar, oteller, alış veriş merkezleri dikiyoruz. Maden ocaklarının doğayı kirletmesine göz yumuyoruz.

Daha büyümemiş yumurtlama zamanını yakalamamış balıkları avlıyoruz. Kurduğumuz fabrikalarla, termik santrallerle kalitesiz kömür yakarak havayı, suyu kirletiyoruz. İnsanımız depreme uğramadan bilinçlenmeyi, sel felaketini toprak kaymasını yaşamadan önlem almayı düşünemiyor. Bunları yaşadıktan sonra da 3-5 yılda unutuyor. Bize doğru ve bilimsel eğitim gerek. Sağlıklı kalmanız dileklerimle.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...