İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

O bahar gibi günler buraya gelecek…

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Geçmişte, denizi, güneşi, çiçekleri, balıkları, denizi yazardım. Saat başı değişen gündemden sıra gelmiyor.

Etrafıma bakıyorum, gözlemliyorum. Sorguluyorum. Soruyor, nasılsın ,”Türkiye gibiyim”

Yüzler gülmüyor.

Kaşlar çatık.

Suratlar asık.

Paramızın değeri yok.

Yaşam haklarımız itibarsızlaştırılıyor.

Ülkemiz de yabancı gibiyiz.

Selam vermekten çekinir hale geldik.

Sokakta neyle karşılaşacağımızı bilemediğimizden çıkamıyoruz.

Tacizlerden, trafik magandalarından,

Sokak ortasında sıkılan kurşunlardan,

Korkuyoruz!!!

Böyle olunca çiçek, böcek de yazılmıyor.

Peki, bu hale nasıl geldik…

Dibe doğru gidişimizin aslında 2008 yılında başladı. Dünya o krizi ciddi yaşamış, bize ise teğet geçtiğimiz anlatılmıştı.

Yurt dışından getirilen dövizler, yabancıları kabul etmek için alınan paralar, swap anlaşmalarıyla gerçekten uzak sanal olarak atlatmıştık.

Anımsıyorum iş adamları, maaş, vergi, elektrik gibi temel giderlerini uzun zaman ödeyemedikleri için birikimlerini değerinden düşük fiyatlara satmaya, yüksek faizle kredi almaya o yıllarda başlamıştı.

Bunlara bir de lüzumundan çok kur anlaşmalı ihaleler, adaletsizlik, liyakatsizlik ve torpili eklenince gerçeklerle karşılaşmış olduk.

İleriyi görmezden gelip, uzun vadeli program ekonomi programlarımız da olmadığından dibi gördük.

Gelmekte olanı görüyorduk. Fakat görmesi gerekenler bambaşka işlerle meşgul olduklarından göremediler.

Fabrikalar özelleştirildi. Limanlar uzun yıllara kiralandı. Kuruluşlar satıldı. Milli varlıklar tek tek elden çıkartıldı.

Para akışı bir şekilde olduğundan sanıldı ki devran böyle gider.

Ancak hesap, çarşıya uymadı.

IMF’ye rest çekildi.

“Düşmez kalkmaz bir Allah’tır” sözü unutuldu.

Kültürel değerleri yıkıp, yerlerine turistik tesisler inşa edilirken etrafındaki tarım alanları yok edildi.

Ülke, ithalata muhtaç hale getirildi.

Tarım, hayvancılık tükendi.

Ülkesinde işe yaramayan yabancılara kapılar açıldı.

İşçiler, işsizler ordusuna katıldı.

Eğitim, her yıl değişen müfredat sonucunda anlamını kaybetti.

Çocuklar, okuldan nefret eder hale geldi.

Sağlıkçılara alkış tutulunca yeterli sanıldı.

“Kuru alkışı ne yapalım. Aldığımız kredileri dahi ödeyemiyoruz” diyerek yurt dışında gittiler.

İktidarı, muhalefeti yıllarca sırt üstü yattı.

Bunları gören gençler, çareyi ülkesini terk etmekte görmeye başlayınca, Enflasyon da artık sanal akışa isyan etti.

“Buradayım” diye haykırdı.

Biz bu hale böyle düştük.

Ancak…

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

Atatürk’ün de dediği gibi, “Geldikleri gibi giderler.”

Birilerinin gidecek olmaları gibi, yurdumun gençleri de vatanlarına dönecekler.

İnanıyorum ki, böyle devam etmeyecek.

Vatanın da kalarak mücadeleye her türlü olumsuzluğa rağmen devam edenler, kazanacaklar.

Ülkemde yurdunu, bayrağını seven milyonlarca yurttaş, adaletli, demokrasi aşığı, ahlaklı, Cumhuriyet savunucu binlerce siyasetçi, bürokrat, hakim, savcı,doktor var.

Okuyan, soran, sorgulayan gümbür gümbür gelen gençler,

Her işin üstünden analık duygusuyla gelen kadınlar,

Bugün desteklenmediği için inşaatlarda çalışan köylüler-çiftçiler,

Dürüst, namuslu işçiler, memurlar,

Ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin inançlı Türk yurttaşları var…

İşte bu inanç ve çalışkanlıkla düştüğümüz yerden kalkacağız…

Dünü unutmadığımız için yarına da umutla bakıyoruz.

Bilinsin ki, gençlerimiz var oldukça bakışlarımız ıslak değil, güneş gibi parlayacak.

Yüzlerimizde ki hüzün yerini gülümsemeye bırakacak.

Yaralı duygularımızı birlikte saracağız.

Ayağımıza bulaşan çamuru temizleyip, doğa gibi güzel günlere uyanacağız.

Ve…

Şanlı bayrağımız altında doğan güneşi, yıldızları uzandığımız yerden seyrederken ellerimizi tutup, vuslata ereceğiz.

Ne diyordu vatanına hasret ustamız Nazım Hikmet;

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim...

İnancım tam…

O bahar gibi günler buraya gelecek.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...