İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Enflasyonun boynunu kırdık!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

“Sonunda ülkemizin baş belası enflasyonun boynunu kırdık, herkese geçmiş olsun.” Düşürenler sağ olsun diyebilir miyiz?

Çalışanların sendikal örgütlenmesini engelleyen bunun yanında sendikaların yetkisini çalışanları işten atarak düşüren. Kamu kuruluşlarını işlevsizleştirmek için taşeronlaştıran ardından özelleştiren. Asgari ücreti insanca yaşam düzeyine çıkarmamak için yemin eden. Sendikalı çalışanların ve memurların yıllık zammına gerçek enflasyonun yarısını bile çok gören yöneticilere sorarım ekonominin “e “sinden bile anlamayan biri enflasyonun düştüğünü söyleyebilir mi?

Sayın yöneticiler kazın ayağı öyle değil. Sizin için halk mal alamadığı için mutlu hatta zil takıp oynamakta(?) Tekeller de mal satamadığı için ithal etmekte onlar da mutlu. Yani böyle karmaşa içinde bırakılan ekonomik yapıdan birileri gayet mutlu.

Devlet bütçeden ayırdığı sosyal yatırımları azaltmaya gitmekte. Sosyal yatırımlar içinden eğitim ve sağlık payları olabildiği kadar azaldığı halde manevi (örtülü ödenek ve diyanete)  bütçeye ayrılan pay gittikçe artmakta. Şirketler ve tekeller kardan zarar ettikleri için vergi vermemekte. Birde devlet iç borçlanma için çıkardığı kâğıtlardan vergi almamakta.

Son dönemde dövizi elinde tutmak için ‘kur korumalı mevduat’ faizi hayata geçirildi. Devlet bir yanda yurttaştan vergi almaya çalışırken kendisi vergi kaçırmakta. Özelleştirilen ya da yandaşın işletemediği kurumları kamulaştırırken devletin kamu çıkarını gözetmesi gerekir. Oysa yöneticiler kamu alacaklarını döviz bazında olanları TL. ye dönüştürüp uzun vadeye yayılmış.

Başta çalışanlar, küçük üretici ve tarımdakiler ne kadar çalışsalar bile emeklerinin hakkını alamadıkları bir gerçek. Devletin kayıtlarına bir kere giren ölene kadar çıkamaz çünkü onlar gelir getiren birer vergi mükellefi. Onları yakalamak kolay, baskı ve cebir de ellerini hemen havaya kaldırıp teslim olurlar. Ya kaçanlar? Onlar büyük balık yakalamak zor. Gerçek usulde vergi vermekten kaçanlar ve onlara akıl verenler arkalarında duran milletvekili bile olmuş.

Gelelim sadede.

Zorunlu temel mallar dışında piyasa da mal satılmıyorsa, halkın alım gücü düşmüş ve gıda dışında başkaca bir harcaması yoksa? Ayrıca bankalardaki küçük hesaplar azalıp kapanıyorsa, akaryakıtın dolarla eşitliği var deniliyorsa peki o zaman eşitlik nerede? Petrol dışarıda zam gördüğünde zam yapanlar düştüğünde de düşürmeli. Eğitimliler için devlet ve kamuda çalışmak cazip geliyorsa, kredi kartları borçları çoğalıp hacizler artıyorsa enflasyon düştü demenin anlamı nerede? Piyasa da mal alınıp satılacak ki canlılık olacak. Canlılık yoksa birikim yoksa ve insanlar atıl durum da durup devletin bahşedeceği sadakayı bekliyorsa devlet yurttaş için değil alenen beşli çetelerin varlığı için var olduğunu bir kere de daha göstermekte.

Atıl durmak ve atalet içinde olmak kişiyi yıpratır. Yıpranan kişi yani çoğunluk yani emeğinden başka bir geçim kaynağı olmayan ve de küçük üretici ile esnaf tarafını belirlemeli günü kurtarmaya değil yarını gözeterek tavrını belirlemeli. Yaşanan süreç kapalı kapılar ardında söylenen sözler mutlaka dışarı çıkmakta. Devletin ekonomiden sorumlu “bakanı” bile yurttaşına “fakir fukara gözetilmeli” sözleri bile hangi bakış açısına sahip oldukları alenen bellidir.

Yurttaş özgür bir birey olduğunu bilmeli. Keza bireylerin bir araya gelip tavır alıp söz söyleme hakkı olduğunu demokratik kurum ve kuruluşlarla güçlerini gösterdiği bir gerçek. Yurttaş toplumsal yaşamda alın terini emeğinin hakkını istemesinden daha doğal bir şey yoktur. Sadaka güçsüz dermansız biçare kişi veya toplum için geçerli. Ülkemin insanı dahası derisinin rengi, inancı ve cinsi önemli değil, önemli olan soran ve sorgulayan bir bireyler topluluğu olarak yaşamsal haklarının olması önemlidir.

“Enflasyonun boynunu kırdık” deniliyor ama yaşam hala devam ediyor. Gördüklerimiz yaşadıklarımız söylediklerinin hiç birinin doğru olmadığı bir gerçek. Onların anladığı görmek istediği kapısında artıklarıyla beslediği, sessiz filmim sessiz seyircisi haline gelen “fakir fukara, aciz” kim?

“Oysa biz olmadan üretim, dalındaki meyve, tarlada sebze, başak, denizdeki balık, makineler, dönem çark, teknolojik gelişmeler kısaca yaşamdaki canlılık olur mu”?

Sayın yetkilinin biride çıkmış söylüyor, “enflasyonun boynunu kırdık”.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...