İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Eskilerden bugüne bir yakarış

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Nerelerdeydin diye sorarsan, ekmek kavgasının tutsağı olarak çarklar arasında, yağı sıkılmış zeytin posası benzeri bir şey. Namuslu kazanmak, dik durmak zor zanaat velhasıl. Ama ne gam, insan kalabilmek mesele ve insan kalabilmenin faturası posa olmaksa, biz buna razı geldik ve onu boynumuza asılı onur madalyası gibi taşıyoruz anlayacağın.

Yer kürenin ateşine benzinle koşan emperyalist-kapitalistler ve işbirlikçileri hala işbaşındalar kardeşim. Ortadoğu yakıyor insanı. Ukrayna var arkadan. Silah tüccarları dolduruyor kasalarını, bizler ölüyoruz her gün, bezgin ve yorgun. Kan kusan paramiliter asker ve milislerin kara gözlü, mavi gözlü bir çocuğa doğrultulmuş namlunun kahredici çaresizliği içindeyim şimdi. Kara Afrika’da, bir lokma ekmek için bekleşen çocukların umutsuz gözyaşıyım şimdi. Kanlı kirli savaşlarda kaybolan binlerce çocuğun kahreden sessiz çığlığı. İstanbul’da karanlık izbe sokaklarda bir sığınmacıyım. Amasra’da bir lokma ekmek uğruna ölümü kucakladım. 1 Mayıs’ta ‘ayak takımı’ idim inadına. İnadına çekip indirdim maskesini zalimin, zulmü çıktı ortaya bütün çıplaklığıyla. Oy benim güzel talihsiz yurdum, bir yanın kan pınarları, diğer yanın yağmacı hortumcu. Göllerim, denizlerim lağım çukuru. Irmaklarım zehir zıkkım. Ormanlarım alev alev. Karardı gökyüzünün maviliği.

Kan ter içindeyim anlayacağın. Senin de içini kararttım canım kardeşim. Aydınlık bir geleceğe uzanan özlemimiz vardı. Hani ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!’ düşüne sevdalıydık. Kardeş bir dünyada, barış türküleri içerisinde ekmeğin kardeşçe bölüşüldüğü bir sevda ki yüreklere sığmaz. Uğrunda ölümlere, zindanlara, işkencelere, sürgünlere gelen. Ve bir 12 Eylül sabahı demir yumruk, zincir palet, apolet, emir komuta, Pentagon – CIA, kontrgerilla, tarikat, cemaat…Ne işler açtı başımıza. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” dediler, çok acıtıyor be kardeşim. Ağzı dualı, eli abdestli kapital seviciler ne yaman çıktılar bir bilsen!

Her şey satılık, gel, gel, gel… Bit pazarı. Satıyorum, satıyorum, sattım… Ne bitmezmiş. ‘Satıyoruz, satıyoruz bitmiyor.’ Sat sat, ye. Bankalar, Telekom, Tüpraş, Demir Çelik, Petkim… Sat babam sat ‘babalar gibi’. Mobil, Shell, Coca Cola, Pepsi. Bağımsızlık mı? O ne ki? Kaç para? Ekmek bulamazsan simit, pirinç bulamazsan bulgur. Bulgur da bulamazsan, ne bilem…

Ben hiç şaşırmadım da, yirmi birinci yüzyılda ülkeyi soymanın talan değil ganimet olduğuna inanların hışmına uğradık ya yanarımda buna yanarım. Evrimin tekerleği ağır dönüyor velhasıl. Biz ne kadar ilerlesin diye omuz verdikse kan ter içinde, geriye asılanların gücüne mağlup olduk şimdilik.

15 Ocak 2023 Pazar günü Emek ve Özgürlük İtifakı’nın “Savaşa, yoksulluğa, baskılara dur diyelim. Birlikte değiştirelim” buluşması vardı. İçlerinde hiç yalancı, talancı, dilenci yoktu. Her biri özgürlüğe, adalete, eşitliğe, eline, beline işine aşına eşine ve doğaya, cana sevdalı. Yüreğime su serptiler, umut yeniden filizlenecek

Şimdilerde benim gibilere dinozor diyorlarmış. Varsın desinler. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Geçenlerde Spartakus’ü izledim yeniden. İnsanlık tarihinin bilinen en eski isyanı. Kölelerin efendilere başkaldırısı. O günden bugüne sürüp giden bir kavga, sınıf kavgası. Ezilenlerle ezenlerin kadim savaşı. Dün vardı, yarın da olacak. Mutluluk, iş, ekmek, özgürlük ve adalet ve barış. Kaf Dağı’nın ardında olsa da, hep yürüyeceğiz inadına, yaşanası bir dünyanın peşinde.

‘Bana gelince ve sen bir gün dönünce, “sol göğsüm altındaki cevahir” kararmadan önce, seninle oturup yan yana bir akşam güneşinin alnına, sana anlatacaklarım çook. Şimdilik hurda bir demir yığını gibiyim burada.’ Bir umudum sende kardeşim. Bir umudum sende. Hadi bekletme…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...