İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Millette cevap verecek ses kaldı mı?

YAYINLAMA:

“Milletime sesleniyorum. Verim ekonomisinden yana olalım. Tasarruf ekonomisinden yana olalım. İsraf ekonomisini bir kenara koyalım”

Tamam hemen uygulayalım.
Ama bu “Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” gibi bir durum olmasın.

Madem aynı gemideydik. Madem Türkiye için tek yürek olacaktık. O zaman porsiyonları hep birlikte küçülterek batan ekonomiyi ayağa kaldıralım. Hem böylelikle sadece çok kalitesiz vasat bir hayatı çok pahalıya yaşayıp hayatta kalma mücadelesi veren halk elini taşın altına koymamış olur.

Mesela; 73 bin 379 lira maaş almakla kalmayıp kendisine sekreter, danışman ve şöför tahsis edilen, o da yetmedi makam aracından benzinine devletin ödediği 600 milletvekili.. ya da Saray. Saray nasıl bir fedakarlık yapacaktı?

Belki Alay kadar olan Cumhurbaşkanlığı koruma ordusu bölük sayısına indirilirdi.

Ya da Sarayda çalışan sayısı azaltılıp, ejder meyvesi yerine erik, hurma yerine de zeytin veya sarayın bahçesindeki ışıklar kapatıp günlüğü milyonu bulan israftan kaçınıp 100 bine yakın asgari ücretlinin bir aylık maaşı saray tarafından karşılanacak denilebilirdi.

Farkındamısınız bilmem ama iki ayyaş diyerek eleştirdikleri Gazi Mustafa Kemal Atatürk savaştan çıkmış bir ülkeyi ayağa kaldırmak için kimsenin kapısında para almak için tek ayak üzerinde beklemezken aradan geçen 108 sene sonra eline oyuncak yerine silah alan çocukların bıraktığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün dilenci durumuna düşürülmüştü.

Hem neden yurt dışından.? Yurt içinde ihale zengini yapılan iş adamlarının kapısını çalıp silinen vergi borçlarını (tüyü bitmemiş yetimin hakkını) istemiyorduk.

Ya da orta direği tamamen yok olup günden güne fakirliğe ve fakir ise açlık sınırı altına inerken sizler zamlar ve vergiler ile halkın cebindeki para ile ekonomiyi nereye kadar ayakta tutacaksınız. İyi de madem her şeyi halk yapacaksa sizin bu ülkeyi yönetmeniz ne alaka.

Bu arada Sayın Şimşek’i kurtarıcı olarak görenlerin yanılacağı günler çok yakındır. Çünkü her ne kadar Sayın Şimşek ekonominin dümenindeymiş gibi gözükse de bence asıl plan “bakın ben yapmıyorum hem faizleri hem vergileri Şimşek arttırıyor” demek olabilir. Ve bence asıl hedef ekonomiden daha çok yerel seçimleri zafer ile noktalayıp Referandumun yolunu açarak rejimi değiştirmek olabilir. Keza Sayın Kılıçdaroğlu’nun ısrarla istifa etmiyor olması ve parti içinde muhaliflerin yaptığı her hamle CHP’nin bölünmesine Ak Partinin de 2024 yerel seçimlerinin şampiyonu yapar.

Şunu açıkça belirtmeliyim ki ben duruma X ya da Z parti olarak bakmıyorum. Benim asıl derdim önce vatanım sonra da çocuklarımızın
geleceği. Ve ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti bilinçli bir şekilde iflasa sürüklenip güçsüz düşürülmeye çalışıldığını düşünüyorum.

Ve umarım bu senaryonun içinde CHP’yi karıştıran, koltuğa kene gibi yapışan Atatürk-süzler yoktur.!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...