İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Yüz yıl önce! (1)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Yaşanan toplumsal gelişmeleri dün, bugün ve yarın olarak bakalım. Tarih yazımı toplumun yaşadığı olaylardan sonra yapılanları bazen ilk bazen de rivayete göre kaleme almakta. Bu nedenle tarih iktidarı elinde bulunduran egemen güçlerin bakış açısıyla yazılmakta.

Tarihten ders çıkarmak tarihi yazanların egemen bakış açısı olduğundan kimin doğru ve gerçek yazıp aktardığı her zaman şüphelidir. Galiplerin egemen güçlerin yazdığı ile tarih ve özellikle toplumsal tarih ve bundan ders çıkarmak gerekir.

Ülkemiz, bölgemiz ve dünya toplumsal tarihine bakalım. Yüz yıl önce ve yüz yıl sonra derken Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş yılını temel alalım. Bugünlerde Cumhuriyetin yüzüncü yılı kutlamaları yapılacak.

Ellinci yıl 12 Mart 1971 Askeri darbesi sonrası İstanbul’un iki yakası birleştirildi; yetmiş beşinci yıl çoğu kişi yaşamıştır tanıtımlar bayraklar ama 12.Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesi yasaları çerçevesinde yapıldı. Günümüzde ise Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yılını yani yüzüncü yılı devleti yöneten iktidar güçleri nasıl kutlayacak“bir bilen” var mı?

Bir dönemi anmak ya da kutlarken bu işe başlayanların hedefleri ve amaçları vardı. Hedef ve amaçlar nelerdi dünden bugüne nasıl gelindi başardılar mı? Ya da başarısızlıkları nelerdi? Önlerine çıkan zorluklar nelerdi aşabildiler mi neyi başarabildiler?

Toplumsal tarih insan evladının diğer canlılardan ayrışması, bilgi ve becerilerini yazılı ya da sözlü aktarmasıyla başladı. Bu süre çok uzun sürdü. Modern toplumsal politik ilişkiler 1789 Fransız Devrimiyle damgasını vurdu. Devlet yapısı askeri, yargı ve bürokrasi Doktor Hikmet’in söylemiyle “ilmiye, seyfiye ve kalemiye” yapısında modernleşme tüm ülkeleri olduğu gibi Osmanlı’yı da etkiledi.

Dönemin sultanı III. Selim devlet yapısını özellikle orduyu bu temelde yenileştirmeye niyet etti. Niyetini yakın çevresine söyledi, bu durumdan rahatsız olanlar olduğu gibi olmayanlar da vardı. III. Selim, çevresindeki bazı kişilerin önerisiyle Tuna kıyısındaki Rusçuk kale beyi Alemdar Mustafa Paşa’dan destek ister. Paşa, Koca Osmanlının yenilik için vezirleri, beyleri ve paşaları varken bir kale beyinden bunu talep etmesini garip karşıladı. Yapılan öneriye de boş kalmadı.

Alemdar yola çıktığını kurda kuşa duyurdu. Fakat sarayda yenilikleri hazmedemeyen güçler sultanı katlederken Dersaadet’e gelmek için yola koyulan Alemdar’ın ordusu da katılımcıların desteğiyle gittikçe büyüdü. Başkent de isyan olmuş sultan öldürülmüş yeni sultan tahta geçmiş. Paşanın gelmesini durdurmak için yapılan teklifler nafile sonuç verdi. Alemdarın önden gönderdiği birlikler isyanı bastırırken yaşayanlarda sakin bir nefes aldı. III. Selim öldüğünden yenilikçi olduğunu beyan eden II. Mahmud tahta çıktı.

Devlet yönetimin modernleşme, ordunun yenilenmesi ve yerel güçlerinde iktidarda söz sahibi olması temelinde “Senedi İttifak” anlaşması yaptı. Sultan buna mührünü basmış olsa da eski kurulu sistemden çıkar sağlayan güçleri el altından destekledi. Kendisine destek olan Alemdar Mustafa’nın ve askerlerinin katledilmesine müsaade etti. Müsaade etmekle kalmadı başta Alemdar olmak üzere birlikte olduğu ve desteklileri kim olursa olsun katledilmesine ve mallarının müsadere edilmesini emretti.

II. Mahmud sonra ki yıllarda “yenilikçi” hareketlere girişmiş olsa da kurulu sistemin devamını sağlarken yurttaşına da vergi salmaktan geri durmadı. Saray ve ondan beslenen şürekasının debdebeli yaşantısı ve karnının doyması için verilen imtiyazlar sonucu alınan borçlar birikti ödenmedi. Bir yanda bunlar olurken bir yandan da kapitalizm rekabetçi yanı finans tekelciliğe dönüşmeye başladı. Pazar paylaşım savaşları işgaller tüm hızıyla devam etmekte.

Yüz yıl önce bu toprakları yöneten egemen güç Osmanlı ve onun bey/paşaları yurttaşın halini bile sormadan aldıkları borç, girdikleri ittifak ve savaşlar; sistemin I. paylaşım savaşı, ittifaklar, yenilgiler, işgaller ve yerli işbirlikçiler. Tüm bunlar olurken devletin küçük memuru, köylüsü, zanaatçısı ve işçisi kaderine razı mı?

Yüz yıl önce yaşanan işgal ve hainlik ve toplumun bu duruma nasıl tavır aldığı dünü ve bugünü nasıl algıladığı yaşamına nasıl bir yön verdiği ve bunu sorgulamak gerekmiyor mu?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...