İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

YA DA…

YAYINLAMA:

Bazı magazin siteleri ve gazetelerinde şöyle bir haber dolaşıyor… “Reza Zarrab ve Ebru Gündeş İstanbul’da anlaşmalı olarak, tek celsede boşandı.” Bu haber çok komik ve afaki. Çünkü bildiğim kadarı ile bu boşanma davası Bodrum’da açıldı. Biraz hukuka ilgisi olan herkes bilir ki… Bodrum’da açılan bir dava, başka bir ilde sonuçlanamaz. Bir ikincisi de anlaşmalı boşanmaların hepsinde, tarafların bizzat duruşmada bulunması gerekir. Çift her ne kadar anlaşmış da olsa, hakimin karşısına çıkmaları gerekir. Yani çıkan haberler doğru ise Reza Zarrab’ın Türkiye’ye gelmiş olması gerekir. O zaman işin rengi de değişir ve bu artık bir devlet meselesi olur. Pekiiii; Reza Türkiye’ye gelmediğine göre, bu işin aslı astarı ne? Meraklıyım ya… Bodrum’da avukatlık yapan arkadaşıma sordum. Nihan Salta Özaşkın da bana olasılıkları şöyle sıraladı… “Dava hala Bodrum’da devam ediyorsa, Amerika’ya tebligat yapılmaya çalışılıyordur. O da nereden bakarsan bak üç, beş yılı bulur. Diğer bir seçenekse… Ebru Gündeş’in yakın bir tarihte Amerika’ya gittiğini düşünürsek, orada anlaşmalı boşanmış olması. Ve bu kararı da Türkiye’de tanıtmış olması. Ki bu olasılık, akla en yatkın olan olasılık.” Yani iddia edildiği gibi Ebru ne Bodrum ne de İstanbul’da boşandı, Amerika’da boşandı. Ya daaa hala evli.

İnsanız ya…

Mütemadiyen her Ramazan, teravih kılan insanlara saldıran İsrail, bu Ramazan da geleneğini bozmadı. Hiçbir sebep yokken Mescid-i Aksa’ya saldırdılar. Kadir Gecesi caminin içinde yüzlerce insan namaz kılarken, gaz ve ses bombaları attılar. Bir sürü insan yaralandı. Çocuklar, anneler, masum insanlar öldü. Bir de alev alev yanan Mescid-i Aksa’ya dönüp “yimakh shemo, yimakh shemo” İbranice “soyları silinsin” diye naralar atıp, kutlamalar yaptılar. Ben politik hesaplardan, derin devletten, kapalı kapılar ardında dönen siyasi çıkarlardan falan anlamam. Ama bildiğim bir şey varsa o da… Göğüs kafesinin içinde kalp taşıyan hiçbir insanoğlunun, masum bir canın hele bir çocuğun ölmesine sevinemez. Yanan dini bir yapının önünde neşeyle, kutlama yapamaz. Cehaletin faşizmin hiçbir katmanı, kimseden insanlığını bu denli alamaz.

Ne ara!

Sahi anne, nerede o eski bayramlar? Geçen yıl çok anlamadım ama bu yıl pek bi koydu anne. Sensizlik, babamsızlık içimi burktu. Sizsiz olma, kalma olasılığı canımı acıttı. Belki de ilk defa, en hakiki yalnızlıkla yüz yüze geldim. Çok korktum anne! Biz belki her bayram beraber değildik ama olabilme ihtimali bile güzelmiş. Meğer o olasılık, beni yaşıma başıma bakmadan bir bayram çocuğu yaparmış. Bu güne kadar hiçbir bayram bu kadar endişeli, ürkütücü gelmedi. Bu güne kadar hiçbir bayram bu kadar ıssız, sessiz geçmedi. Ahh be annem eski bayramları özlemek senin işindi. Ne ara bana devrettin bu endişeyi?

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...