İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

BİR SANAT AİLESİ MEDİCİ VE SANAT

YAYINLAMA:

Medici ailesi 14. ve 17. yüzyıllar arasında Floransa'da (İtalya) yaşamış güçlü ve etkin bir ailedir. Aile üç papa (X. Leo, VII. Clement, XI. Leo), çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra Fransa kraliyet mensupları yetiştirmiş, ayrıca İtalyan Rönesansı'nı etkilemişti.

Medici ailesinin bu kadar popüler olmasının bir diğer nedeni de sanata ve kültüre karşı yaptıkları yatırımlardı. Öyle ki, sanatı bile politik olarak kendi yanlarında kullanmayı başarmışlardı. Floransa, Medici ailesinden çok daha önce de Avrupa’nın önemli bir kültür ve sanat şehriydi. Cosimo ile beraber daha da zenginleşen bu aile, anlatılanlara göre Floransa’da 27 adet villaya sahipti. Medici ailesinden Lorenzo sanatı kullanarak kontrolü altına alma politikası doğrultusunda Leonardo Da Vinci, Botticelli ve Michelangelo gibi yüzyılın en iyi Rönesans ressamlarını yanında tutuyordu.

SANATTA YANSITMACILIK

Yansıtmacı (öykünmeci/taklitçi/mimetik) Kuram; sanatı bir yansıtma, benzetme ya da taklit olarak görür. Platon’la başlamış ve 18. yüzyıla kadar önemini korumuştur. Bu kurama göre sanat, nesneleri ve doğayı taklit ve temsil etmek suretiyle yaşamı yansıtır. Bu anlamda, bir sanat eseri temsil ettiği şeyin gerçeğine ne kadar benziyorsa o kadar başarılı kabul edilir. Platon, duyularımızla kavradığımız ‘görüngüler dünyası’ ve zihinle kavradığımız ‘idealar dünyası’ olmak üzere iki dünyadan bahseder. Görüngüler dünyası, sürekli bir oluşum değişim halindedir; dolayısıyla bu dünyadan elde edilen bilgi kalıcı, değerli, genellenebilir bir bilgi değildir. Sanatçının görevi görüngüler dünyasını olabildiğince aslına sadık kalarak yansıtmaktır. Zamandan ve mekândan bağımsız olan ve zihinle kavranabilen ‘idealar dünyası’ ise genellenebilir olan, kalıcı, değişmez, ölümsüz, gerçek bilginin kaynağıdır. Görüngüler dünyasındaki her şey, idealar dünyasındaki asıllarının yetersiz birer kopyasıdır (mimesis). Bu durumda sanat ve sanatçı, kopyanın kopyasını sunduğu için, Platon tarafından değersiz olarak nitelendirilir.

Platon’un öğrencisi olan Aristoteles ise bu olumsuz yaklaşımın tersini benimsemiştir. Aristoteles’e göre sanat, ideaların bilgisini sunabilecek yeterliliktedir; yani sanattan elde ettiğimiz bilgi geneli ya da özü yansıtan kalıcı ve değerli bir bilgidir. Aristoteles, Platon’dan farklı olarak, ideaların duyu dünyasında var olduğunu düşünür. Bu, sanatçının tek tek görüngülerden yola çıkarak genel olanın bilgisine ulaşabileceği anlamına gelir. Aristoteles için sanat, hayatın olduğu gibi kopya edilmesi değil; olması mümkün olan daha güzel, daha erdemli, insana daha çok yaraşır bir hayatın yansıtılmasıdır.

GÜNÜN SÖZÜ: SANAT SANAT İÇİN Mİ? SANAT TOPLUM İÇİN Mİ?

DÜŞÜNELİM Mİ? TEKRARDAN

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...