İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

Yabancıların en yakını…

YAYINLAMA:

Dünyanın bir bekleme istasyonu olduğunu öğrenseydiniz ne düşünürdünüz? Henüz böyle bir şeyi bilmiyoruz, ama dünyayı bir bekleme istasyonu gibi gören edebiyatımızın kadın şairlerinden Nilgün Marmara, bu dünyayı bir bekleme istasyonu gibi gördü. 1982'de Kağan Önal ile evlendi. Hani bazen kalabalık içinde yalnızlık hissedersiniz ya, hatta varken yokluğunu yaşarsınız… Nilgün Marmara’nın “Yabancıların en yakını” diye bahsettiği eşi bile şöyle demiş intiharından sonra: “Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler karalardı.”

En yakın yabancı sendin, Daha sürülmemişken ışığın biberi yaramıza, Yaslanırken boşlukta duran bir merdivene henüz. Yabancıların en yakınıydın sen!” sözleriyle eşine ithafta bulunan Nilgün Marmara, “Yalnızlık” şiirinde yalnızlığın tarifini o kadar güzel yapmış ki, bu yalnızlığın tercih edilen değil de mecbur bırakılan bir yalnızlık olduğunu hemen belli ediyor bize. Çevresindekiler çok değişik bir kişiliği olduğunu söylese de kimse fark etmemiş yalnızlığını. Zaten hep öyle olmaz mı? İçinizdedir o yalnızlık, dışarıdan fark edilmez. Özellikle o yalnızlığınıza sebebiyet veren kişi bunu hiç ama hiç fark etmez. Yalnızlığın verdiği tarif edilmesi zor hisleri, şu sözlerle tarif etmiş şair Nilgün Marmara: “Çok yalnızım, mutsuzum. Göründüğüm gibi değilim aslında, karanlıklarda kaybolmuşum bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır. Aradıkça batıyorum karanlık kuyulara, kimse duymuyor çığlıklarımı. Duyan aldırış etmiyor, çekip kurtarmak istemiyor. Bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım. Ümidimi yitirmişim. Biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim, arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim.”

Manik-depresif tanısı konulan Nilgün Marmara, 29 yıllık hayatına pek çok şiir sığdırdı. Fakat hiçbir şiiri de o hayattayken basılmamış. Manik-depresif durumun düzelmesi için doktorları dinlemeyen Nilgün Marmara’nın ruhsal sorunları giderek kötüleşti ve 1987 yılında, benimle aynı yaştayken hayatına son verip ardında bir intihar mektubu bıraktı. Evinin balkonundan atlayıp hayatına son veren Nilgün Marmara, geride bıraktığı intihar mektubunda şunları yazmıştı: “...Bu durumdan kimse kimseyi ya da kendini sorumlu, suçlu saymasın, çünkü suç yok, yalnızca ırmağın akışına bir müdahale söz konusu! Her anın niyesini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu!... Çocukluğun kendini saf bir akışına bırakması ne güzeldi. Yiten bu işte! Bu tükenişle hiçbir yeni yaşama başlanamaz, bu nedenle tüm sevdiklerime elveda diyorum. Beni bağışlayın! Bunu en çok annemden, babamdan ve Kağan senden diliyorum. Dostlarımdan da! Seni hep sevdim Kağan! Hoşçakalın!... Kuşlar ölünceye kadar iyi bakınız onlara. Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum...”

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...