İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

"KADIN VE MEKÂN" BİR KONGREDEN DAHA FAZLASI…

YAYINLAMA:

Bu hafta çok önemli bir etkinliğe daha ev sahipliği yaptık.

İstanbul Üniversitesi’nde, Kadın ve Demokrasi Derneği KADEM, 8'inci Toplumsal Cinsiyet Adaleti Kongresi'nde bir aradaydık.

"Kadın ve Mekân" teması etrafında kadın kimliği ve bu kimliğin yerleştirildiği, yerelleştirildiği, ait kılındığı veya uzak bırakıldığı alanları akademisyenlerce mercek altına aldık.

Dört oturum halinde gerçekleştirdiğimiz 12 ayrı panel her konuşmacısıyla ayrı bir öneme sahipti.

Kadının “toplumsal cinsiyet adaleti” karşısındaki çözümsel yaklaşımlara ev sahipliği yaptığımız için mutluyuz.

Keza Türkiye’nin temel ihtiyaç noktalarından biri, kadının toplumsal cinsiyet adaleti kapsamındaki yeri…

Kadın kimliği ve kadının sosyal yaşamdaki yerini,

Toplumsal cinsiyete bağlı rol ayrımlarını

Toplumun dayatmaları sonucunda kadının dezavantajlarını,

Dijital dünyadan sanat eserlerine,

İbadet mekanlarından edebi metinlere,

Gündelik hayattan teorik tartışmalara kadar…

“Kadın-Mekan ilişkisini” tüm yönleriyle ele aldık.

50'ye yakın akademisyenin bildirileriyle katkı sunduğu kongrede, kadın odaklı sorunları analizler eşliğinde tartıştık.

Sonuç bildirgesini ise özellikle paylaşmak istiyorum:

"…Evin cinsiyeti kadın olarak algılanmaya devam etse de çalışma hayatı ve koşullar kimi zaman başka iş bölümlerini de ortaya çıkarmıştır. Erkeklerin kendi ev ve aileleriyle ilgilenmelerinin 'erkeklik' vurgusu ve tanımı üzerinden ciddi toplumsal baskı ve eleştirilere neden olmasının yanı sıra şaşkınlık ve abartılı bir hayranlıkla karşılandığı görülmektedir. Evde çocuk bakan baba, toplumda çocuk bakanların büyük çoğunlukla kadınlar olması nedeniyle yardım ve dayanışma ağlarından uzak kalmakta, destek alamamaktadır. Bu gibi zorluklara ek olarak, erkeğin bakım ve ev işi konusunda daha özgür bir alana sahip olduğu, erkeklerden çocuk bakımı ve ev işi konusunda fazla bir beklenti olmadığı için yaptığı işlerin daha az eleştirildiği görülmektedir..."

Bildirgenin özet maddeleri ise tespitlerin ne kadar değerli olduğunun da işareti oldu:

"Kadın ve mekan ilişkisi çoğu kez karşımıza hiyerarşik bir düzlemin parçası olarak çıkmaktadır. Örneğin bizatihi edebiyat tarihi kurgulanırken kullanılan kavramlar, kelimeler kendi içinde hiyerarşi oluşturmakta ve edebiyat tarihleri hiyerarşik mekan olarak düzenlenmektedir. Piramidal dizilişin beden üzerindeki tezahüründe aklın erkekle, cinselliğin kadınla özdeşleşmesine ilişkin bilinç dışı çağrışımların izlerini taşıdığı da söylenebilir. Osmanlı'da genellikle harem içinde kaldığı düşünülen valide sultanlar ve hanedan hanımları özellikle imparatorluğun son dönemlerinde yapmış oldukları ekonomik yardımların yanı sıra cemiyetler adına düzenlenmiş olan organizasyonlara da katılmışlardır. İslam toplumunun bir parçası olan Endülüslü kadınların mekanla ilişkisine bakıldığında ise erkek egemen devlet idaresinde, onlarla bir arada bulundukları ve kritik görevler üstlendikleri, ilim tahsili, çalışma hayatı, sosyal ilişkiler gibi yaşamın farklı boyutlarında etkin oldukları, birçok toplumsal mekanı erkeklerle ortak kullandıkları görülebilmektedir. Minyatürlerde hiç göremediğimiz kadınların bizi rahatsız etmemesi, orada bir kadın varmış gibi davranılması, minyatürün daha ziyade kadınsız bir alan olarak algılanmasıyla ilgilidir. Kadının kendini göremediği mekanları içselleştirirken, hem metinlere hem resimlere hem de kendisine yabancılaştığı iddia edilebilir. Bu yabancılaşmanın bir başka sonucu da kadının içinde bulunduğu toplumda 'gerçek' bir varlığa sahip olmamasıdır…"

Başta rektörümüz Prof. Dr. Sayın Mahmut Ak, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Sayın Haluk Alkan, KADEM Mütevelli Heyeti Başkanı Sayın Sümeyye Erdoğan, Kadem Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu ve Kongre başkanı Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhanettin Tatar olmak üzere bu önemli kongreye el veren, destek olan tüm akademisyen dostlarımıza

İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak sonsuz teşekkürü bir borç bilirim.

Kadının varlığını daha nice kongrelerde konuşmak, tartışmak için daha çok buluşmak dileğiyle…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...