İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

DEMARKE MESSİ

YAYINLAMA:

Amerika’da oldum olası bir soğukluk vardır futbol oyununa karşı. Kapitalizmin beşiği olan ülkede dünyanın geri kalanından farklı şekilde futbol bile demezler “soccer” derler. Onların “futbol”u İngilizlerin rugby oyununun bir değişik versiyonu olan Amerikan futboludur. Bizim doksan dakika, yüz yirmi dakika, penaltılar vs. Allah ne verdiyse bayıla-bayıla izlediğimiz “şey” onlara biraz durağan ve yavaş geldiğinden olsa gerek “futbol” ortalama bir Amerikalı için ilgilenilen sporlar arasında belki ilk beşe-ona zor girer.

Zamanında (1970’lerde) Ahmet ve Nasuhi Ertegün kardeşlerin gayretleriyle (Cosmos Kulübü) futbolla tanışan Amerika’da futbolu sevdirmek, izletmek ve elbette endüstriyel olarak onun etinden-sütünden-kılından-tüyünden istifade etmek için son elli yıldır oldukça yoğun bir çaba içerisinde oldu dünya futbol organizasyonu. Pele bile Amerika’da futbol elçisi olarak yıllarca oynadı. Hatta Amerika’da 1994’de Dünya Kupası dahi oynandı, rugby ve kriket stadyumlarından modifiye edilmiş devâsâ tesislerde. Ortalama 96 bin seyirci şu ana kadar kırılamayan ve kolay da kırılamayacak rekor olarak geçti FIFA tarihine.

Major Lig Soccer (MLS) olarak bildiğimiz organizasyonun vitrine koyduğu son ve en büyük yıldız da Lionel Messi oldu, Amerika’da futbolu sevdirmek adına. Barca’dan koptuktan sonra Fransa, Arabistan falan derken Messi bir baktık Amerika’da döktürüyor. Son haftalarda üç gol iki asist, iki gol bir asist falan derken boşu yok. Gözlerimizin pasını sildi desek yeridir. Ama ne var ki bir de gariplik var Messi’nin oynadığı maçlarda. Niyeyse kimse Messi’ye markaj yapmıyor ve Messi kendisine yapılan gölge markajla, genellikle demarke vaziyette her maçında adeta resital tadında sunumlar yapıyor Amerikalılara.

Bizdeki Lozan’ın gizli maddeleri geyiğinde olduğu gibi muhtemelen Messi ve menajerleri MLS yönetiminden böyle gizli bir talepte bulunmuş olmalılar ki top bir şekilde Messi’nin ayağına geldiğinde etrafındaki futbolcular çil yavrusu gibi dağılıyorlar, saha içinde kendilerine başka bir meşgale buluyorlar ve Messi’ye pek ilişmiyorlar. Fevkalade müsaadeye mazhar derdi eskiden bizde hariciyeciler işte o hesap. Messi de Amerika’da fevkalade müsaadeye mazhar şekilde topunu oynuyor, şovunu yapıyor.

Haa, bu ne kadar centilmenliğe ve futbolun ruhuna uygun o ayrı bir tartışma konusu. Ama yani kazma stoper ve adama illallah dedirten beklerin tekmelerinden ayağında ezilmemiş yer kalmadıktan sonra geldiği Yeni Dünya’nın Messi’ye ilaç gibi geldiği kesin. Biz de şikayetçi değiliz yanlış anlaşılmasın.

Bu hafta ligimiz başladı çok şükür. İlk haftadan gördük ki pek bir şey değişmemiş geçen seneden bu yana. Avrupa’da nazar değmesin iyi gidiyoruz diğer senelerden farklı olarak. Hakemlerin ilk haftadan cozlaması, transfer kavgaları, ziyan olan, boşa giden milyonlarca Avro/Dolar, beş paralık adama s.dik yarıştırmak için on para saçmalar falan derken sabah oldu erken. Biz de en iyisi ligimiz kaçmıyor bir yere nasılsa deyip bu haftalık Messi Abimize ve Amerika’ya değiniverdik. Sürç-ü lisân ettikse; Affola!

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...