İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​ÇAY DEYİP GEÇMEYELİM!

YAYINLAMA:

Çayın kapsamlı yetiştiriciliğini yapan Rize’nin en köklü ailelerinden üçüncü kuşak çocuğuyum. Çocukluk yıllarımdan üniversite yıllarımın başlangıcına kadar, Rize’deki mal varlığımız çay üreticiliğine ayrılmamıştı, üçte birini birçok çeşit aşılı meyve yetiştiriciliği için, üçte birlik bölümünü ağırlıklı olarak gürgen, ıhlamur, kızılağaç ve benzeri ağaçlardan oluşan orman alanına, kalanı, adına “çaylık” dediğimiz çay bahçelerine ayırmış ve tüm süreçte bu oranını asla değiştirilmemişti.

Çay denilen, dost meclislerinin, vazgeçilmezi olan günün başlangıcının simgesi, kahvaltıların vazgeçilmezi, bölgemiz için altın değerini taşıyan çay adı, Doğu Karadeniz bölgemizin geleneksel gelir kaynaklarımızın en önceliklisidir. Çayın Doğu Karadeniz’e getirilmesinde, yetiştiriciliğinin yaygınlaşmasında büyük katkısı olan bir ailenin üçüncü kuşak bireyiyim.

Bugün Doğu Karadeniz bölgemizde başta Rize olmak üzere Trabzon, Giresun, Ordu ve Artvin illerimizin neredeyse tamamına yakın bölümünün en büyük gelir kaynaklarından biridir. Tüm ülkemizin geleneklerine damgasını vuran çay içmek dost meclislerinin en geleneksel paylaşımıdır. “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır” söylemiyle neredeyse yarışan çay içme sohbetleri, çok özellikli dost meclislerinin yanı sıra dinlenme anlarının kurtarıcısı, unutulmazıdır.

Her ne kadar, Doğu Karadeniz’deki çay yetiştiricilerinin yetiştirme ve ürünlerini satabilme konusunda yaşadıkları sıkıntılarına rağmen çay demlemek ve içmek, dost meclislerinin asla vazgeçilmezlerindendir. Kırk yıl hatırı olduğu söylenen bir fincan kahveyle atbaşı yarışan hatta daha yoğun dost meclislerinin oluştuğu çay sohbetlerinin hep ilk tercih edilenidir. Özellikle geleneğimiz olan kahvehanelerde, kafeler ve benzeri yerlere ve kadınların dost meclislerinde, sık sık bir araya gelikleri günlük sohbet toplantılarının en gözde, en rağbet gören ikramlarındandır çay içmek.

Bu gün yazımı yazmak için bilgisayar başına geçtiğimde. Uzun zamandır aklımda olan uygun bir zamanını beklediğim, ötelediğim bu konuda bir şeyler yazmak arzumu yerine getirmek istedim. Son zamanlarda Karadenzdeki yaş çay taban fiyatlarıyla ilgili tartışmaların hala süregeldiği bir ortamdan aklıma geldi ve vazgeçilmez alışkanlığımız, dert ortağımız çay ve çay içmek ile ilgili sosyal medyada sıkça paylaşılan bu ilginç öyküyü buraya aktarmak istedim.

Bakalı sevecek misiniz?

“ÇAY deyip de geçmeyin...

Ahmed Yesevi Hazretleri, Çin hududundaki Hıtay (Çin demek) adında bir yere gidiyor.

Çok sıcak bir günde yol kenarında dinlenirken, bir köylü kendisine çay ikram ediyor.

Hoca Yesevi, o zamana kadar hiç görmediği çayı içince rahatlıyor ve harâreti gidiyor.

Ellerini açıp dua ediyor;

-"Ya Rabbi bu içeceğe revaç ver. Bizi sevenler içsin, yararlansınlar."

Çayın Türkistan'da bilhassa tasavvuf erbabı arasındaki rağbetini bu duaya bağlarlar.

Dervişleri uyanık ve zinde tuttuğu için "Evliya Çorbası" da denir.."

“Çay içelim, çay içelim,

Nefs ü hevâdan geçelim" diye ilâhiler bile vardır.

Ehl-i dil; "Çay, Peygamber Efendimiz zamanında olsaydı, Allahü Teala bilir ya sünnet olurdu. Zirâ çay sohbete sebeptir" demişler.

Çaya çay demek için içme şartlarına riayet edilmelidir.

“Çay kadehde dīde-efrûz olmalı,

Leb-reng ü lebrîz ü lebsûz olmalı."

- Şu halde çay, küçük ve şeffaf bardakta göz doldurmalıdır.

Dudak renginde, dudağına kadar dolu ve yakıcı olmalıdır.

Yarısına kadar konmuş çay bardağını görüp, kahveci çırağına; “Bu ne oğlum?" diye sorup da; “Dudak payı" cevabını alan müşterinin; “Yavrum ben de deveye benzer bir hâl mi var? Benimkini kulaklarına kadar doldur" dediği meşhurdur.

Çayın haddi yoktur.

1 çay beyhûde,

2 çay faide,

3 çay kaide,

iç 4'ü at derdi,

madem çıktın 5'e, sürgit 15'e".

Sohbet-i erbâb-ı dil bir lahza sensiz olmasın.

Hürmetin inkâr eden, dünyada hürmet bulmasın.

Bu söz de çay için söylenmiştir.

“İnsan çaya benzer; sıcak suyun içinde demlenene kadar gerçek rengini bilemezsiniz.”

Çayı közde, sevgiyi gözde, tebessümü yüzde, adamlığı özde, mutluluğu azda arayın.

Yalnızların yarenidir çay.

“Geleydin bir çay içimi; sen çay dökerdin, ben de içimi…”

Dertleşebilmenin dozunun ayarlanabildiği anların en iyi anlatımızır bir bardak çayın akılda bıraktıkları. Çay henüz her şey bitmedi daha çok şeylere gebe demektir…

Yaşamlarında karşılıklı birer bardak çay içecek dostu olanlara selam olsun”. Alıntıdır.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...