İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​ŞARK KAFASI GARP KAFASI

YAYINLAMA:

Şark kafası derken yermek için, kötülemek için demediğimizi sadece bir anlayış ve kavrayış biçimini kastettiğimizi baştan söyleyelim de sonra arıza çıkmasın.

Sakallı Celal’in dediği gibi; “Biz doğuya doğru giden bir gemide batıya doğru koşan ve batıya gittiğini sananlar ülkesiyiz” ne de olsa. Şark’tan bir şikâyetimiz yoktur ama refleksif şarklılık ve şarklılık tanımı içine girenlerle başımız da hoş değildir hani.

“Ex Oriente Lux” bizim için ışık doğudan yükselir elbet.

Neyse sadede gelelim;

39 yaşındaki Gökhan İnler’in transferin son saatleri yaklaşırken Beşiktaş ile bir yıllık anlaşmasını tiye almak için Batuhan Karadeniz kardeşimizin “ben de evde telefon bekledim çağırırlar falan diye ama arayan olmadı” mealindeki sözleri bize şark kafası ile garp kafası arasındaki farkı bir kez daha hatırlattı.

İsviçre vatandaşı, İtalya’da Serie A’da yıllarca başarılı şekilde top oynamış, Beşiktaş’a zamanında önemli katkılar vermiş, birçok Avrupa dilini “fluent” biçimde konuşabilen, formda, fit, öz disipline sahip, çalışkan ve azimli bir Türk evladı Gökhan İnler. Piyasada bir saygınlığı var, bir adı var. Gerekirse ilk 11’de gerekirse yedek kulübesinde takımına katkı yapmak için verilecek her türlü göreve hâzır ve nâzır. Bu seneden sonra da muhtemelen teknik heyette antrenör olarak veya başka bir idarecilik görevi ile Beşiktaş’a hizmet devam edeceğini deklare ediyor Camia’ya yakın gazeteci kardeşlerimiz.

Öte yandan; Allah vergisi yeteneğini bihakkın değerlendiremeyen, kendisine sunulan bi dolu fırsatı bir çırpıda heba ve ziyan eden Batuhan Karadeniz kardeşimiz tipik şark kafası refleksi ile bu transferi eğlencesine meze etme eğiliminde maalesef. Henüz 32 yaşında olduğu halde çoktaan ununu elemiş ve eleğini asmış durumda. Kendi yaşıtları arasında fizik ve kapasite olarak temayüz ettiğinde milli takıma kadar hızla yükselmiş ama istikrarlı bir çizgi tutturamayınca da Anadolu’da memleket-memleket gezdikten sonra fiilen emekliliğe yatay geçiş yapmış durumda şu sıralarda. Öz be öz bu memleketin evladı o da elbette.

Bu örnek olayda söz konusu edilen iki vak’a da kendi içinde ibretli mesajlar içeriyor, bakıp da görebilenler için. Altyapı takımlarımızda yetişmekte olan gençler için futbol okullarında hocalarımız buna benzer hikâyeler anlatıyorlardır mutlaka. Bir Sergen Yalçın olabilecek kabiliyete haiz olmasına rağmen “kral yapmayacaksın kral olacaksın” efsanesi altında bugün geldiği durum ortada Batuhan Karadeniz’in. Keşke sosyal medyada çektiği videolarla şöhret olacağına onun gol ve asist videoları izlenme rekorları kırsaydı ne kadar mutlu olurduk.

Avrupa’da yetişen futbolcular beslenmeden, fizik gelişimine, eğitimden taktik varyasyonlara kadar birçok konuda daha çocuk denecek yaşta fikir, bilgi ve deneyim sahibi olarak futbolculuk yaşantılarına bize göre 3-0 önde başlıyorlar. Bizim onları yakalayıp geçmemiz içinse sistem dahil hiçbir avantajımız yok. Arada sırada çıkan yetenekli çocuklara tutunup yukarılara tırmanmaya çalışıyoruz. Arda Gülen’in oynadığı periyotta Milli Takım 10 puanla lider, Arda sakatlanınca Ermenistan bile evimizde bize kök söktürüyor oluyor neticede.

Cumhuriyetin 100. Yılında hâlâ daha bir sistem kuramamış olmanın özeti aslında Batuhan/Gökhan mukayesesi ya neyse bu işler çetrefilli biz bakalım kendi işimize, ohh ne güzel lig başladı deyip sevinelim en iyisi. Kalın sağlıcakla…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...